ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    HERKES DİN GÖREVLİSİDİR


    Her Müslüman bildiğini yaşamak ve öğretmekle görevli olduğuna göre herkes din görevlisidir.

    Diyanet İşleri Başkanlığına mensup olup resmen görev yapanlar da bildiğini yaşamak ve öğretmekle görevlidirler.

    Türkiye’de değerli hizmetlerde öne geçen Süleyman Hilmi Tunahan hoca efendi de diyanet görevlisi idi.

    Muhterem Fethullah Gülen hoca efendi Diyanetten emeklidir.

    Çarşambalı Mahmut Efendi de Diyanet İşlerinden emeklidir.

    “Diyanette olmasam daha iyi hizmet yapardım” diye sahadan kaçanlara örnek olsun diye bu isimleri verdim.

    Diyanet teşkilatında veya dışında hizmet veren on binlerce isimsiz kahramanlarımız vardır bizim.

    Gönenli Mehmet Efendi bir Umre dönüşü Sultanahmet camiinde bana “Gönlümüzde Kur’an taşıdığımızdan Allah bizi yücelerde gezdiriyor. Uçakla Kur’anın indiği yerlere götürüyor” demişti.

    Kur’an hizmetine ara vermeye hiçbir güç yetmemişti.

    Denizli hapishanesine atmışlar oradaki idamlık mahkumların hepsini hoca yapmış ve aftan sonra çevre köylerde imamlık yapmaya başlamışlar ve emekli olmuşlar.

    1940 lı yıllarda Kur’an okuttuğu için hapse atılan Ahmet Muhtar Büyük Çınar hoca efendi, bakmış ki, hapishanede dışarıdan daha rahat okutulabilen yer, ilk duruşmada pişmanlığını ifade ederse, bir daha yapmamayı söylerse serbest bırakılacağını anlayınca “Hakim bey, ya ilim ya ölüm” deyip hapishanede kalmayı ve mahkumların eğitimini tamamlamayı seçmiş.

    Balıkesir-Dursunbeyli Sarı hoca, Kur’an okutmanın en büyük suç olduğu günlerde hiç ara vermemiş. Şu anda Balıkesir ve Bursa civarında birçok emekli imam onun yetiştirdiği insanlardır.

    Hayatı boyunca dört cami, iki Kur’an kursu, bir İmam-Hatip okulu yapan, kendi çocuklarını evinde okutarak İlkokulu bitirdiğinde camide cemaate Kur’an okuyacak hale getiren, sonra İmam-Hatibe veren, başkalarının çocuklarına camide dersler veren Hacı bayram hoca efendi derki,

    — “41 yıl hakimlik yapmış AbdülKavi Beşer isimli değerli bir büyüğümüz: “Bu işlere giriyorsunuz. Hakkınızda “Para yiyor” diyecekler. Gönlünüz rahatsa kimseye cevap vermeyin, aldırmadan hizmete devam edin” demişti. Onun dediğini tutuyorum. Bizi önce Allah denetliyor, sonra devlet uzaktan bizi takip ediyor. Benim memur maaşımdan başka hiçbir gelirim yok. Evim, arabam, yaşantım bu maaşın dışına çıkarsa, devletin eli beni yakalar. İyi niyetli el de yakalar, devletin kötü niyetli memuru da “Beraber yiyelim” diye yakalar. Ama ayağını yorganına göre uzattığını görürse memur, inancına ters bir adam olsa bile sana saygı duyar.”

    Değerli bir İmamımız her Cuma namazı öncesi şehirde sahasında bir numara olan değerli insanlara kendi sahasıyla ilgili sohbet yaptırıyor ve o sohbetleri kasetten çözerek kitaplaştırıp yayınlıyor.

    Bir diğer imamımız cami dışında genç, ihtiyar, siyasi, eğitimci, güvenlikçi kim olursa olsun onların dinime olan hizmetlerine yardımcı oluyor.

    Dine hizmetin mesaisinin saatlerle sınırlı olmadığını, nefes alıp verdiği sürece hizmetin her yerde devam ettiğini söylüyor.

    Haram servetten, haram şehvetten, haksız şöhretten uzak duran bir din hizmetkârının önüne engel olacak güç henüz yeryüzünde keşfedilemedi.

    “Bir garip öldü diyeler

    Soğuk suyula yuyalar

    Üç günden sonra duyalar

    Şöyle garip bencileyin” diyen Yunus emre gibi garip olmayı, isimsiz kalmayı, ünsüzlüğü tercih etseniz bile üne de kavuşursunuz. Yunus böyle demiş ama ardından gelenler ona “Yuuunuuus!” Diye ünlemişler ve ünü kalmış.

    “Şöhret afettir” diyerek ün getiren her yerden uzak duran ve şöhretin aleyhinde en özlü sözleri söyleyen Hasan’ı Basri, İbrahim Edhem, Fudayl bin Iyaz gibi zatlar, kendi döneminde şan ve şöhret peşinde koşanlardan daha fazla üne kavuştular.

    Herkes dininin görevlisidir.

    Un veya ün için değil canımızı, tenimizi yaratan ve yaşatanın huzuruna doğru her nefeste yol alıyoruz.

    Öyle ise her nefeste onun rızasını kazandıracak işler yapalım.

    Yeryüzü bana mescid kılındı” hadisine dayanarak yeryüzünün her metrekaresinde Allahın dinine hizmet edenler, velisinden delisine, dilencisinden, çocuğunu cami önüne bırakan kadından, günah bataklığına batanından, dünyayı kan gölüne çevirene kadar herkesle ilgilenecek.

    “Neme lazım” demeyecek, “Bana lazım” diyecek.

    Şirk hariç affedilmedik günah olmadığını bilecek ve insanlara ümit aşılayacak.

    Cami merkezli bir “Nur borsası” kuracak ve mahallenin her tarafında bu borsanın konuşulmasını sağlayacak.

    Halktan değil Haktan korkacak ve yaptığı her şeyi Hakkın rızası için yaparken, Hakkın rızası için yapılan her şeyin halkın çıkarına olduğunu bilecek ve bildirecek.

    Başında ve gönlünde Hakkın kelamını taşıdığından bu başı ruku ve secdenin dışında kimsenin önünde eğmeyecek.

    Halktan hiçbir insanın sözünü Hakkın sözünün önüne geçirmeyecek. Geçmesine izin vermeyecek.

    Bütün peygamberlerin söylediği “Sizden ücret istemiyorum. Benim ücretim alemlerin Rabbine aittir” sözünü söyleyecek. Alan el değil, veren el olacak.

    Peygamber varisi olan cami görevlilerimiz, efendimizin ilmine ve ahlakına varisler.

    Hem ilmini hem de ahlakını gösterme durumundalar.