KÜFÜRBAZLIK PARA EDİYOR
İki zıpır delikanlı asker dönüşü köyde avara avara dolaşırlar.
Çift sürecek bir tarla yok,
El atacak saban, arkasından türkü çağırarak çift süreceği at veya katır çifti yok.
Köyde o günlerde para da yok.
Zaten paraya da ihtiyaç yok.
Parası olanların ki de yastığın altında hep uykudadır.
Çünkü harcayacak yer yok.
O iki köy delikanlısı sabahleyin analarının pişirdiği bulgur çorbasıyla karınlarını doyururlar, acıkıncaya kadar haylazlığa devam ederler, acıkınca öğleyin bulgur pilavıyla karınlarını doyururlar tekrar haylazlığa devam ederler.
İşte böyle bir günde köy muhtarı köyün yayladaki tarlalarını bekleyecek bekçi arandığını ilan eder.
İki arkadaş bu göreve talip olurlar.
Köy odasında ihtiyar heyetinin huzurunda hangisinin olacağı tartışılırken haylazlardan biri Ondan bekçi olmaz demiş ve onun bahçelerden yaptığı hırsızlıkları anlatmış.
Öbür haylaz da Ondan hiç olmaz demiş ve o da başlamış anlatmaya.
Köy ihtiyar heyeti her ikisinin de bekçi yapılmamasına ve bu ikisinin itirafları doğrultusunda cezalandırılmasına karar vermişler.
Bunlar köyde olurda şehirde olmaz mı?
Olur, olur da aynı işleri şehirde yapanlar, itibar kazanırlar.
Arkadaşını satmanın karşılığı olarak hükümet nezdinde değeri artar.
Arkadaşını satışını kitaplaştırır bir de oradan kazanır.
Basının önde gelenleri bu çok iyi satış yapıyor diye bünyesine alır ve oradan da satış yapmaya devam ettirir.
Allah rahmet eylesin, Kambur Yunus, Karamanın en aklı başında adamlarından biriydi.
Yirmi yıldan fazla CHP belediye meclis üyeliği yapmış daha sonra Milli Nizam Partisi ilçe başkanlığı yapmış, ölünceye kadar da bu yolda çalışmış bu adam bir gün bana,
-Hocam, dedem çok iyi küfür yapardı. Babam rahmetli dedemi hiç aratmadı. Ama bu bazı siyasilerle bazı gazeteciler öyle küfürler yapıyorlar ki dedemin, babamın aklından hayalinden geçmezdi bu küfürler derdi.
Eskiden halka ahlak dersi evren erkek gazetecilerimizin ne ahlaksız küfürler bildiğini köşelerinden okurduk.
Yeni hazırlanan yasada kadınlarımıza yeni haklar tanıyan teklifler tartışılırken kadın yazarlarımız, erkeklerden hiç de geri olmadıklarını yaptıkları küfürleriyle ortaya koymaya başladılar.
Burada kabahat, erkek veya kadın yazarlarımızda değil.
Kabahat, birinci derecede Milli Eğitim politikamızda.
Çünkü eli kalem tutan herkes o fabrikadan tek tip halinde çıkıyor.
Dışarıdan biraz İslami eğitim alanların üzerine sağcı-solcu ayırımı yapmadan hepsi birden saldırıyorlar.
Kimin küfrü öbüründen daha baskın gelirse gazete patronu maaşı ona daha fazla verdiği gibi siyasi yetkili de Aman bana küfretmesin diye telefonuna hemen karşılık veriyor ve böylece küfürbazın beline kuvvet taşıyor.
Halbuki Hazreti Ebubekir (Radıyallahü anhü) devlet başkanlığı görevini devraldığı gün yaptığı konuşmasının bir bölümünde Sizin en hayırlınız olmadığım halde devlet başkanlığına seçildim
.Sizin en zayıfınız, haklı olduğu davada ben o hakkı alıp ona verinceye kadar, benim yanımda en kuvvetlinizdir. Sizin en kuvvetliniz haksızlık yapmışsa o hakkı ondan alıncaya kadar o kişi benim yanımda en zayıfınızdır. Buyurmuş. (İbni Sad, Tabakat, 3/183)
Kişiler, gücünü küfründen değil haklılığından almalıdırlar.
|
|
|