ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    KİMSE MÜSLÜMANLARI DURD


    Güneşi yaratan Allah.

    Kur’anı indiren Allah (celle celalühü)

    Güneşin hareketini durdurmaya gücünüz yetmiyorsa Kur’anın nurunu söndürmeye hiç gücünüz yetmez.

    Mekke parlamentosu üyesi Hattab oğlu Ömer, toplantı esnasında “Muhammedi ben öldüreyim de bu işten kurtulalım” der ve sevgili peygamberimizi Mekke sokaklarında aramaya koyulur.

    Kardeşinin de Müslüman olduğunu duyunca deliye döner ve hemen onun evine koşar.

    Orada okuduğu Kur’an ayetlerinin etkisiyle Müslüman olur ve sevgili peygamberimizin yanına Müslüman olarak varır.

    Sonra Kabeye gelir ve Mekke parlamentosunun önünde herkese Müslüman olduğunu ilan eder.

    Batılı gazetecilerin veya stratejistlerin yazdıklarını Türk halkına aktararak gazetecilik yapan bir kısım insanların etkisinde kalan Müslümanlarımız, dünyanın çeşitli yerlerinde dinini, vatanını, namusunu korumaya çalışan Müslümanların eline bulaşan sömürgeci kanını gördüklerinde “Bu kan Müslüman’a yakışmaz” diyerek Müslüman’ı ayıplama tarafına gidiveriyor.

    Hani Nasreddin hocanın evini hırsız soyduğunda “Hoca, kapıyı kilitleyecektin, pencereyi niye kapatmadın? Paranın hepsi bir yere konur mu?” gibi ayıplamaları dinledikten sonra hoca “Hırsızın hiç suçu yok mu?” diye sorarya işte bu da öyle bir şey.

    Dinini, vatanını, namusunu korumak için bu tür hareketleri yapan Müslümanları batılı siyasiler, askerler ve gerçek aydınlar anlarlar. Ama anlamazlıktan gelebilirler.

    Bizim içimizdeki ayıplama ekibi güya dinimizi koruma kaydıyla bunları yazarlar ve çizerler ama dosta da düşmana da yaranamazlar.

    Son günlerde en kötü şekilde tanıtılan Taliban’ın eline 11 Eylül 2001den sonra esir düşen, Sunday Express gazetesinin muhabiri Yvonne Ridley isimli bayan muhabir 10 Ekim 2001 tarihinde serbest bırakılır, İngiltere’ye dönünce Medeni Amerikan, İngiliz ve Avrupa gazetelerinde çıkan haberleri okuyunca beyninden vurulmuş gibi olur.

    Haberlere göre Taliban askerlerinin hepsi gazeteciye tecavüz etmişler.

    Masa başında haber yazanlar aslında öyle bir durumda kendisinin neler yapabileceğini düşünüp, başkaları da yapmıştır diye yazarlar.

    Kadın bunları okuyunca asıl Taliban’ın batıda olduğunu görür ve İslâm dinine girerek bütün batıyı şoka sokar.

    1974 Kıbrıs barış harekatı yapıldığında ben Fransa’da işçi olarak çalışıyordum. Her sabah işyerine geldiğimizde Fransız işçilerin yüzü asık olurdu.

    Sebebini sorduğumuzda Türk askerlerinin Rum çocuklarını öldürüp kebap yapıp yediklerini öğrendiklerini onun için bize asık surat olduklarını söylerlerdi.

    Bizim basını takip edecek dilimiz olmadığı için haberleri onlardan dinlerdik ama işte böyle dinlerdik.

    İsviçre’de minare yasağını referanduma götüren Halk Partisi Belediye Meclis üyesi Daniel Streich de Müslüman olanlar kervanına katılır.

    Daha önce Danimarka’da sevgili peygamberimizi karikatürle kötülemeye çalışan insanın yaptığının ardından “Anti cihat” örgütünü kurarlar.

    Neyle mücadele edeceklerini öğrenmek için İslamı araştırmaya başlarlar ve sonunda araştırmacıların birçoğu Müslüman olur.

    1973 lü yıllarda petrol krizi zamanında Kore’de Arap ve İslam düşmanlığı başlar.

    Arapları ve İslamı araştırma ekibi kurulur Üniversitede.

    O ekipten olan biri Müslüman olur Cemil Lii adını alır.

    Türkiye’de Doktorasını yapar ve Kore’de dinine hizmet için döner.

    Efendimiz (S.A.V.) Mekke’den Medine’ye hicret ettikten ve devletini kurup güçlendikten sonra Bizans devlet başkanı Herakliusa, İran devlet başkanına, Mısır devlet başkanına, Yemen devlet başkanına ve Bahreyn devlet başkanına, Habeşistan devlet başkanına mektup yazarak onları ve halkını İslam’a davet etmişti.

    Mektupları papazlara yazmıyordu.

    Devlet başkanlarına yazıyordu.

    Sevgili peygamberimizin mektebinde yetişen Hz. Osman, “Allah Kur’anla yapmadığını sultanla (devlet eliyle )yapar” buyurmuş.





    Müslüman’a yardım edemiyorsak bari kınayarak günah kazanmayalım.

    Batıda insaflı insanlar onları anlar. Kökten dinci bir Yahudi, Müslüman Filistinlilere karşı savaşmak için Amerika’dan kalkıp Filistin’e geliyor ama Filistin’de durumu görünce Müslüman oluyor. Yani o taş atan insanların haleti ruhiyeleri onu etkiliyor. Biz ise ayıplamaya devam ediyoruz.

    Batılı siyasiler ve askerler, Taliban’ın esir ettiği kadın gazeteciye davranışı ile Amerika’nın esir ettiği Talibanlara davranışını kıyaslayarak bir kanata varıyor ama kanaatini açıklamaya cesaret edemiyor. İçteki kanatlar bir gün kanatlanır ve dışa çıkar. Olgunlaşmış kanaatleri engellemeye kimsenin gücü yetmez.

    İşte onun için sevgili peygamberimiz, mektuplarını devlet başkanlarına yazdı.



    Kimse müslümanları durd


    Efendimiz (S.A.V.) Mekke'den Medine'ye hicret ettikten ve devletini kurup güçlendikten sonra Bizans Devlet Başkanı Heraklius'a, İran devlet başkanına, Mısır devlet başkanına, Yemen devlet başkanına ve Bahreyn devlet başkanına, Habeşistan devlet başkanına mektup yazarak onları ve halkını İslam'a davet etmişti.



    Mektupları papazlara yazmıyordu. Devlet başkanlarına yazıyordu. Sevgili peygamberimizin mektebinde yetişen Hz. Osman, "Allah Kur'anla yapmadığını sultanla (devlet eliyle) yapar" buyurmuş.



    Batılı gazetecilerin veya stratejistlerin yazdıklarını Türk halkına aktararak gazetecilik yapan bir kısım insanların etkisinde kalan Müslümanlarımız, dünyanın çeşitli yerlerinde dinini, vatanını, namusunu korumaya çalışan Müslümanların eline bulaşan sömürgeci kanını gördüklerinde "Bu kan Müslüman'a yakışmaz" diyerek Müslüman'ı ayıplama tarafına gidiveriyor.



    Hani Nasreddin hocanın evini hırsız soyduğunda "Hoca, kapıyı kilitleyecektin, pencereyi niye kapatmadın? Paranın hepsi bir yere konur mu?" gibi ayıplamaları dinledikten sonra hoca "Hırsızın hiç suçu yok mu?" diye sorar ya işte bu da öyle bir şey.



    Dinini, vatanını, namusunu korumak için bu tür hareketleri yapan Müslümanları batılı siyasiler, askerler ve gerçek aydınlar anlarlar. Ama anlamazlıktan gelebilirler.



    Bizim içimizdeki ayıplama ekibi güya dinimizi koruma kaydıyla bunları yazarlar ve çizerler ama dosta da düşmana da yaranamazlar.



    Son günlerde en kötü şekilde tanıtılan Taliban'ın eline 11 Eylül 2001den sonra esir düşen, Sunday Express gazetesinin muhabiri Yvonne Ridley isimli bayan muhabir 10 Ekim 2001 tarihinde serbest bırakılır, İngiltere'ye dönünce Medeni Amerikan, İngiliz ve Avrupa gazetelerinde çıkan haberleri okuyunca beyninden vurulmuş gibi olur.



    Haberlere göre Taliban askerlerinin hepsi gazeteciye tecavüz etmişler. Masa başında haber yazanlar aslında öyle bir durumda kendisinin neler yapabileceğini düşünüp, başkaları da yapmıştır diye yazarlar. Kadın bunları okuyunca asıl Taliban'ın batıda olduğunu görür ve İslâm dinine girerek bütün batıyı şoka sokar.



    1974 Kıbrıs barış harekatı yapıldığında ben Fransa'da işçi olarak çalışıyordum. Her sabah işyerine geldiğimizde Fransız işçilerin yüzü asık olurdu. Sebebini sorduğumuzda Türk askerlerinin Rum çocuklarını öldürüp kebap yapıp yediklerini öğrendiklerini onun için bize asık surat olduklarını söylerlerdi. Bizim basını takip edecek dilimiz olmadığı için haberleri onlardan dinlerdik ama işte böyle dinlerdik. Moskova'daki tiyatro baskınında şimdilik ölen iki yüz kişinin tamamı Rus kurtarma timinin zehirli gazıyla ölmüş olduğunu Putin televizyondan özür dileyerek ilan etti.



    Rus askerleri, Çeçenistan'ın başkenti Grozni'de bütün bir halkı rehin alıp her gün başı dik yürüyenleri öldürürken onları kınamayanlar, şimdi her tarafı kınamaya başladılar.



    Müslüman'a yardım edemiyorsak bari kınayarak günah kazanmayalım.



    Batıda insaflı insanlar onları anlar. Kökten dinci bir Yahudi, Müslüman Filistinlilere karşı savaşmak için Amerika'dan kalkıp Filistin'e geliyor ama Filistin'de durumu görünce Müslüman oluyor. Yani o taş atan insanların haleti ruhiyeleri onu etkiliyor. Biz ise ayıplamaya devam ediyoruz.



    Sudan'da yönetim batı yanlılarının elinde iken dünyanın en sefil hayatını yaşayanların Sudan'da olduğunu fotoğraflardan görürdük. Müslüman kimliği öne çıkan insanlar yönetimi ele geçirdikten sonra o en sefil hayatı yaşayanların durumunun Sudan şartlarına göre düzeldiğini gören siyasiler ve stratejistler "Bu işi Müslüman kimlikli insanlar daha iyi başarıyorlar" kanaatına varıyorlar.



    Batılı siyasiler ve askerler, Taliban'ın esir ettiği kadın gazeteciye davranışı ile Amerika'nın esir ettiği Talibanlara davranışını kıyaslayarak bir kanata varıyor ama kanaatını açıklamaya cesaret edemiyor. İçteki kanatlar bir gün kanatlanır ve dışa çıkar. Olgunlaşmış kanaatleri engellemeye kimsenin gücü yetmez.