KABİR AZABI VARDIR
26/07/2019/Cuma/Milligazete
İstanbul dışında olmam ve gittiğim her yerde
yaptığım sohbetlerden sonra hiç alakası olmamasına rağmen kabir azabı hakkında
gelen sorular üzerine yeniden yazdım.
Kimin ne çıkarı varbilemem ama birilerinin kaşıdığı
belli.
Sevgili peygamberimizi devreden çıkardıktan
sonra Kuran ayetlerine istedikleri gibi mana verip sapıtacaklarını
zannedenlere söyleyeyim, sizden önce denendi ve başarılı olunamadı.
Kabir azabı ile ilgili yüzlerce hadisi inkar
etseniz bile Kuran-i Kerimin bir ayeti kabir azabını isbata yeterlidir.
Rabbimiz, Firavun ve taraftarlarının halen azap
içinde olduğunu kıyamet günüde de devam edeceğini haber verir:
Kabir azabı yalnız bedene mi, yalnız ruha mı?
النَّارُ
يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ
أَدْخِلُوا آَلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ
Sabah
akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet günü geldiğinde ise, "Ey Firavun ailesi,
azabın en şiddetlisine girin!" (denir). Ğafir/Mümin süresi ayet 40/45)
Sevgili peygamberimiz kabir azabının varlığını
şöyle haber verir:
211 - حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ خَازِمٍ قَالَ
حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنْ طَاوُسٍ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ
مَرَّ
النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِقَبْرَيْنِ فَقَالَ إِنَّهُمَا
لَيُعَذَّبَانِ وَمَا يُعَذَّبَانِ فِي كَبِيرٍ أَمَّا أَحَدُهُمَا فَكَانَ لَا
يَسْتَتِرُ مِنْ الْبَوْلِ وَأَمَّا الْآخَرُ فَكَانَ يَمْشِي بِالنَّمِيمَةِ
ثُمَّ أَخَذَ جَرِيدَةً رَطْبَةً فَشَقَّهَا نِصْفَيْنِ فَغَرَزَ فِي كُلِّ قَبْرٍ
وَاحِدَةً قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ لِمَ فَعَلْتَ هَذَا قَالَ لَعَلَّهُ
يُخَفِّفُ عَنْهُمَا مَا لَمْ يَيْبَسَا
Abdullah ibni Abbas anlatıyor: Nebi sallallahü
aleyhi ve sellem, iki kabir yanından geçerken bunların ikisi de azab görmekteler.
Büyük bir günahtan dolayı azab değil, birisi, sidik sıçrantısından korunmuyor
öbürü de laf taşıyıcılığı yapıyordu dedikten sonra bir yaş dal aldı, ikiye
ayırdı ve ikisinin kabrine dikti Niçin
böyle yaptın dediklerinde Umarım ki bu dallar, kurumadıkça bunların azabı
hafifler buyurdu. (Buhari, Sahih, Kitabül vuzu hadis no 211, babü ma cae fi
gasliil bevl)
زَيْدُ
بْنُ ثَابِتٍ قَالَ
بَيْنَمَا
النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي حَائِطٍ لِبَنِي النَّجَّارِ
عَلَى بَغْلَةٍ لَهُ وَنَحْنُ مَعَهُ إِذْ حَادَتْ بِهِ فَكَادَتْ تُلْقِيهِ
وَإِذَا أَقْبُرٌ سِتَّةٌ أَوْ خَمْسَةٌ أَوْ أَرْبَعَةٌ قَالَ كَذَا كَانَ
يَقُولُ الْجُرَيْرِيُّ فَقَالَ مَنْ يَعْرِفُ أَصْحَابَ هَذِهِ الْأَقْبُرِ
فَقَالَ رَجُلٌ أَنَا قَالَ فَمَتَى مَاتَ هَؤُلَاءِ قَالَ مَاتُوا فِي
الْإِشْرَاكِ فَقَالَ إِنَّ هَذِهِ الْأُمَّةَ تُبْتَلَى فِي قُبُورِهَا فَلَوْلَا
أَنْ لَا تَدَافَنُوا لَدَعَوْتُ اللَّهَ أَنْ يُسْمِعَكُمْ مِنْ عَذَابِ
الْقَبْرِ الَّذِي أَسْمَعُ مِنْهُ ثُمَّ أَقْبَلَ عَلَيْنَا بِوَجْهِهِ فَقَالَ
تَعَوَّذُوا بِاللَّهِ مِنْ عَذَابِ النَّارِ قَالُوا نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْ
عَذَابِ النَّارِ فَقَالَ تَعَوَّذُوا بِاللَّهِ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ قَالُوا
نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ قَالَ تَعَوَّذُوا بِاللَّهِ مِنْ
الْفِتَنِ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ قَالُوا نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْ
الْفِتَنِ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ قَالَ تَعَوَّذُوا بِاللَّهِ مِنْ
فِتْنَةِ الدَّجَّالِ قَالُوا نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْ فِتْنَةِ الدَّجَّال
Sevgili peygamberimiz, arkadaşlarıyla beraber
Neccar oğullarının bahçesinde iken bindiği katır onu yoldan saptırır. Orada
altı, beş veya dört kabir görür ve Bu kabirlerin sahibini kim biliyor der.
Bir adam, Ben der.
Ne zaman öldüler der.
Müşrik olarak öldüler der.
Peygamber efendimiz, Bu ümmet, kabirlerinde
mübtela oluyorlar. Eğer bunların tekrar defnetmemeniz durumu olmasa Allaha dua
eder, benim işittiğim kabir azabını size de işittirmesini isterdim dedikten
sonra kabir azabından, fitnenin açığından ve kapalısından, deccalın fitnesinden
Allaha sığınmalarını söyler.
Hadisin tercemesini kısaltarak verdim.
(Müslim, Sahih, Kitabül-Cennet hadis no 5112,
babü arzı makadil meyyit)
Müslim, Sahihinin bu bölümünde kabir azabıyla
ilgili on tane hadis rivayet eder.
عُرْوَةُ
بْنُ الزُّبَيْرِ أَنَّ عَائِشَةَ قَالَتْ
دَخَلَ
عَلَيَّ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَعِنْدِي امْرَأَةٌ
مِنْ الْيَهُودِ وَهِيَ تَقُولُ هَلْ شَعَرْتِ أَنَّكُمْ تُفْتَنُونَ فِي
الْقُبُورِ قَالَتْ فَارْتَاعَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
وَقَالَ إِنَّمَا تُفْتَنُ يَهُودُ قَالَتْ عَائِشَةُ فَلَبِثْنَا لَيَالِيَ ثُمَّ
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هَلْ شَعَرْتِ أَنَّهُ
أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّكُمْ تُفْتَنُونَ فِي الْقُبُورِ قَالَتْ عَائِشَةُ
فَسَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعْدُ يَسْتَعِيذُ
مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ
Hazreti Aişenin yanına Yahudi kadını gelir ve
kabirde azab olduğundan bahseder. Hazreti Aişe, bunu onaylamayı iyi karşılamaz
ve Sevgili peygamberimiz gelince kabir azabını sorar, O da Kadın doğru
söylüyor. Onlar öyle bir azab olunurlar ki bütün hayvanlar onların feryadını
duyar buyurmuş. (Müslim, Sahih, Kitabül Mesacid, bab 24, hadis 586)
Ehli sünnete göre kabir azabı ittifakla hem
ruha hem bedenedir.
Yalnız ruh azab görür diyenler felsefecilerdir.
Kabir azabını kabul etmeyen şaz/marjinal
insanlar, delil olarak Rum süresinin 52,53 üncü ayetinde,
فَإِنَّكَ
لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَاءَ إِذَا وَلَّوْا
مُدْبِرِينَ
Şüphesiz
sen ölüye duyuramazsın, sağıra da dönüp gittiğinde çağrıyı duyuramazsın.
(Rum süresi ayet 30/52)
İnkarcılar da ayakta gezen canlı cenaze gibi
kabul edildiklerinden Sen o canlı cenazelere duyuramazsın derken bu maddi
kulakları aslında duyar ama duymazdan, görmezden gelirler.
İnkarcılar da birbirinden farklıdırlar:
Duyup ta duymazdan gelenler,