ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    KADİR GECESİ VE ANAYASA ÇALIŞMALARI


    KADİR GECESİ VE ANAYASA ÇALIŞMALARI

    07/05/2021

    Mahmut Toptaş

    Yarın kadir gecesi. Kadir gecesinde inmeye başlayan Kur’an-i Kerimin hatimleri yarın bitmiş olacak ve Kadir gecesinde dualarını yapacağız.

    Kaç milyon insanımızın hatim yaptığı araştırmasının yapıldığını ben bilmiyorum.

    Kur’an okumasını bilmeyenlerimiz, komşulardan okumasını bilenlerden dinleyerek o Kur’an ziyafetinden dinleme gıdalarını aldılar.

    Pandemi günlerinde radyo ve televizyonlardan hatim okuyanları dinleyerek katıldılar.

    Okumasını bilenler de, aile içinde okumasını bilmeyenlere okudular.

    Okudukları kitap, Asrı Saadet denilen ashabı kiramın hem Anayasa, hem diğer hukuk dallarının ana kitabıdır.

    Bu kitap, Emevi, Abbasi dönemlerinde Özbekistan’dan, Buhara’dan Endülüse kadar topraklarda yaşayan Müslümanların Anayasa ve yavru yasalarının kaynağı idi.

    Selçuklu ve Osmanlı, bu yasa ile Viyan’a önlerine kadar vardı ve hala balkanlarda Ezanı Muhammediyi okuyanlar, Kur’an’la yürüyen ecdadın eserleridir.

    Mehmet Akif Ersoy merhum:

     “Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz:

      Gelmişiz dünyâya milliyyet nedir öğretmişiz!

      Kapkaranlıkken bütün âfâkı insâniyyetin,

      Nûr olup fışkırmışız tâ sînesinden zulmetin;” diyerek özetlemiş.

    Bu günlerde ikindi üzeri Kur’an-i Kerimimizi okuduktan sonra haberleri dinlerken bütün partilerin yeni bir Anayasa hazırlığı içinde olduklarını duyarız.

    Hangimizin hatırına “Acaba bu Anayasa çalışmaları yapan partiler, çalışma yaparken Kur’an-i Kerime de müracaat ederler mi” diye hatırına geldi mi?

    Bir sene boyu her ay bir hatim inen insanlarımız var ve bu sayı epeyce yüksek rakamlara ulaşır ama, nasıl edip yapmışlarsa her gün Kur’an okuyanı Kur’an’dan uzaklaştırmışlar.

    Dokuz saatte Kur’an-i Kerimi baştan sona ezberden okuyanlarımızın da aklına gelememesi için bize ne içirmişlerse aklımız basmıyor.

    Siyasilerimiz, Avrupalı ve Amerikalı yöneticilerin hasmane davranışlarını, bize düşman olan her devlet ve çetenin sığınağı olduklarını bilip onlara arada bir sözle saldırdıkları halde hazırladıkları Anayasa’nın maddelerinin “Tek dişi kalmış” canavarın kriterlerine aykırı olmamasına çalışmalarını nasıl sağladıklarına da aklım basmıyor.

    “Tek dişi kalmış canavar” ın kriterlerine göre beyni ayarlanmış insanlara Kur’an kriterleri anlatıldığında Akif merhumun ifadesiyle:

      “Üşenmeden ona Kur’ân’ı anlatırsan  eğer,

      Şu ezberindeki esmâyı muttasıl geveler:

      “Kurùn-i mâziyeden kalma cansız evrâdı

      Çekerse, doğru mu yirminci asrın evlâdı?” demeye devam eder.

    Bu düşük durumumuzu 1960 darbesini yapanlardan Milli Birlik Komitesi Üyesi  merhum Dündar Taşer çok güzel ifade etmiş.

     “l960 hareketinin ertesi günü İstanbul’dan bir profesörler heyetini davet ettik. Onları hürmetle ve ayakta karşıladık.

    Gelir gelmez; “Aç olduklarını söylediler”

    Biz de açtık. Ama yemeği düşünmemiştik. Hemen yemek getirttik.

    Yediler. Hattâ o sırada Cemal Paşa, “Ben de açım çocuklar!” dedi ve onların en büyüğünün önünden artan yemeği yedi. 

    Onlara karşı böyle bir hürmetle dolu idik. Bu, ne de olsa an’anelerimizden gelen bir şeydi. Ümeranın ulemaya hürmeti gibi idi. Türkiye’de çok şey değişmişti ama, değişmeyen böyle şeyler de vardı.

    Yemeklerini yedikten sonra “Bize bir Anayasa yapın” teklifinde bulunduk.

    Onlar: “Nasıl bir Anayasa istiyorsunuz?” diye sordular.

    İşte bu sual beni intibaha (uyandıran) getirici cümle oldu.

    “Nasıl bir Anayasa istiyorsunuz?” Allah Allah benim istediğim gibi mi Anayasa olacak?

    Öyleyse size ne lüzum var?

    Osman Gazi’nin kurduğu devlette böyle olmamıştı.

    O zamanın hukukçuları ve uleması “Kanun senin istediğindir!” dememişlerdi.

    Aksine, “Sen şunu yapabilirsin, şunu yapamazsın;

    Şu senin selâhiyetin dahilindedir, şu değildir;

    Şu senin yapmakla mükellef olduğun şeydir ve vazifendir.

    Şuna ise hakkın ve selâhiyetin yoktur!” demişlerdi. (Devamını Ziya Nur’un “Dündar Taşer’in Büyük Türkiye’si” isimli eserden okuyuverin.

    Diyanet İşleri başkanlığı, İlahiyat Fakülteleri, Hukuk adamlarının bir gün yöneticilere,

    “Ne kapitalist kriterleri, ne komünist kriterleri.

    Komünistleri de kapitalistleri de yaratanın, yaşatanın ve bir gün hesaba çekecek olanın kriterleri” dediği gün, ülke insanları ve hayvanları, havası, denizi, taşı toprağı, güvenliği, özgürlüğü sağlanmış olur.

    Suç oranının binde bire indiği, suçluların da, Hakime gelip “Ben şu suçu işledim, cezam ahirete kalmasın” diye kendisini ihbar ettiği gün ülke, huzur diyarı olmuştur.

    Valinin sofrasındakiyle, garibin sofrasındaki aynı olduğu,

    İşverenle işçinin aynı yemekten yediği, aynı elbiseden giydiği gün mutluluk, gül kokulu seher yeli gibi herkesi kuşatmış demektir.

    Bu gün ve yarın hatta bayram sonuna kadar en az on günde, oy verdiğiniz partinin liderine, hangi parti olursa olsun fark etmez, iliniz veya ilçeniz milletvekillerine bu durumu kendi üslubunuzla anlatınız.

    Çevrenizde sohbet konunuz bu olsun.

    Cami hocanıza soracak sorulardan biri de bu olsun ve sizi aydınlatsın.

    Bayram sohbetlerimizin ana konusu, “Anayasamız” diyebileceğimiz şekilde olmasını sağlayacak şekilde olsun.

    Kur’an-i Kerim üzerine yapılan sohbetler de zikir demektir.

    Onun uygulanması için çalışmak cihat demektir.