KANAN VARSA KANDIRAN DA
Dürüst ve aydın bir kişi, devlet yönetiminde ikinci dereceden sorumlu hale getirilir.
Birinci derecede sorumlu olan kişi, her işini o dürüst ve aydın kişiye bırakır.
Bu aydın ve dürüst kişi, ülkeyi daha iyi yönetmek için, halkın mal fazlalığından azmaması, adalet fazlalılığından şımarmaması için hem halkın ileri gelenlerinin ellerindeki malları bir vesile ile alıyor, hemde adalet sınırlarını her geçen gün daraltıyor, göze değenleri hapse atıyordu.
Şehrin ileri gelenleri hem mallarının gitmesi hemde özgürlüklerinin daraltılması nedeniyle yurt dışına kaçıyor ve oralarda yatırım yapıyorlardı.
Etraftaki düşman devletlerin iştahı kabarmış ülkeye saldırmayı planlıyorlardı.
Bu olayı bize Nizam-ül Mülk, ünlü Siyasetnamesinin 4üncü bölümünde nakleder. Alpaslanın oğlu Melikşaha yazdığı kitabında yöneticilerin vezir/başbakan seçerken dikkatli olması gerektiğini, dürüst ve aydın insanları seçmenin yeterli olmadığını, seçtiği yöneticileri izlemesi gerektiğini anlattıktan sonra eskiden Behram Gûrun kendisine Rast-u Rûşen/Dürüst ve aydın bir vezir/başbakan atadığını, o dürüst ve aydın başbakanın ülkeyi kısa zamanda yaşanmaz hale getirdiğini, düşmanların diş bilemeye başladığı zaman, Behram Gûrun uyandığını ama iş işten geçtiğini anlatır.
Behram Gûr, başını dinlemek için çöle dalar, günlerce gider. Bir bakar ki uzakta bir duman görünür. Dumana doğru varır. Bir çadır, bir koyun sürüsü ve direğe asılmış bir köpek görür.
Çobanla sohbetten sonra asılmış köpeğin hikayesini sorar. Çoban, köpeğinin çok iyi olduğunu, ama aradan zaman geçince her gece koyunlardan birinin kaybolduğunu, bir gün gizlice gözetlerken, köpeğinin dişi bir kurta gönül verdiğini, onunla beraber olurken bir koyunun kapılmasına göz yumduğunu, onun için direğe astığını söyler.
Behram derhal geri döner, tahtına oturur ve hapse atılanları huzuruna getirtir.
Hepsinin mağduriyetini dinler. Vezirin yazışmalarına bakar, düşman devletlere teslim mektupları yazmış.
Behram, sarayın önüne bir darağacı diktirdi. Onun önüne de üç darağacı diktirdi önce veziri diğer üçüne de onun ortaklarını astırdı diye naklederek nasihat eder.
Ülkenin eğitiminden, sağlığından, ekonomisinden, güvenliğinden, ulaşımından, bayındırlığından ve her şeyinden, Hz. Ömerin deyimiyle köprüden geçerken ayağı kırılan koyunun kırığından sorumlu olan devlet başkanı bu yükü tek başına taşıyamayacağından, yardımcı ve yük taşıyan manasına gelen vezir/başbakan edinmek zorundadır diyen İbni Haldun, bölüm 3, fasıl 34 de yardımcı seçerken ya aynı aileden olmasına dikkat etmeli veya aynı eğitimi almış tanıdığı, güvendiği, dost bildiği birini yardımcılığa seçmeli dedikten sonra Hz. Musanın, Rabbinden isteğini nakleder. Musa Rabbinden şöyle istekte bulunur: "Ailemden bana bir vezir (yardımcı) ver. Kardeşim Harun'u (vezirim eyle). Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işime ortak yap" (Tâhâ 29-32)
Günümüz yetkililerinden bir kısmı müsteşarını karşı partiden seçiyor ve hortumlama işi meydana çıkınca Karşı partinin adamı yapmış. Biz de dürüst biri zannıyla görev vermiştik deyip işin içinden çıkıveriyor.
Veya akıl hocası olarak yabancı ülke insanlarını seçiyor, ülkenin kaynaklarını tek dişi kalmış canavarlara kaptırdıktan sonra yeni bir oyunla yeni kurtarıcı kılığında yine karşımıza çıkıveriyorlar.
Kanacak insanlar var olduğu sürece kandıranlar olacaktır.
|
|
|