ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    KOCAKARI MANTIĞI MI GEÇERLİ


    KOCAKARI MANTIĞI MI GEÇERLİ
    Kocakarının eşeğiyle bir yere gittiğini gören filozof, eşeğin sırtındaki çuvalın birinin büyük birinin küçük olduğunu görmüş ve kocakarıya sormuş:
    “Nereye giden?”
    Kocakarı “Değirmene”
    Filozof “Eşeğin yükü nedir?
    Kocakarı “Buğday”
    Filozof “Bir tarafı büyük öbür tarafı küçük nasıl denge sağladın?”
    Kocakarı “Bir çuval buğday vardı, tek tarafa yüklesem semer devrilecek. Onun için öbür tarafına buğday ağırlığınca kum doldurdum”
    Filozof “Buğday çuvalını ikiye bölseydin, eşeğin yükünü hafifletmiş olurdun, kendin de eşeğe biner değirmene öyle giderdin” deyince,
    Kocakarı, filozofun sözünün doğru olduğunu anlamış ama filozofa sormuş,
    “Senin eşeğin ve bir çuval unun var mı?
    Filozof “Benim aklımdaki sermeye, eşeğe yük olacak bir şey değildir. Unum yok ama ünüm var” demiş.
    Kocakarı “Ününü yiyebiliyor ve karnını doyurabiliyor musun? Deyince filozof susmuş.
    Kocakarı, “teklifin doğru ama eşeği ve buğdayı olmayanın sözü tutulmaz” demiş ve eşeğine “Dehhh” diyerek değirmenin yolunu tutmuş.
    Buna benzer bir sözü de Firavn söylemiş. Musa aleyhisselamın Firavun kadar zengin olamamasını, dilinin peltek olmasını ileri sürdükten sonra mademki Allah tarafından gönderildiğini söylüyor buyursun altın bilezikler atılsın ona ve meleklerle beraber dolaşsın diyerek kavmini zenginliğinin ışıltısıyla kamaştırmaya çalışıyor, buyurun Kur'an'dan okuyun:
    وَنَادَى فِرْعَوْنُ فِي قَوْمِهِ قَالَ يَا قَوْمِ أَلَيْسَ لِي مُلْكُ مِصْرَ وَهَذِهِ الْأَنْهَارُ تَجْرِي مِنْ تَحْتِي أَفَلَا تُبْصِرُونَ (51)
    51- Firavun, milletine şöyle ilan etti: "Ey kavmim, şu Mısır mülkü ve altından akan ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz?
    أَمْ أَنَا خَيْرٌ مِنْ هَذَا الَّذِي هُوَ مَهِينٌ وَلَا يَكَادُ يُبِينُ (52)
    52- "Yahut ben, neredeyse meramını/derdini anlatmaktan aciz, şu alçak adamdan daha iyi değil miyim?"
    فَلَوْلَا أُلْقِيَ عَلَيْهِ أَسْوِرَةٌ مِنْ ذَهَبٍ أَوْ جَاءَ مَعَهُ الْمَلَائِكَةُ مُقْتَرِنِينَ (53)
    53- "Üzerine altın bilezikler atılmalı veya yanında melekler gelmeli değil miydi?
    فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهُ فَأَطَاعُوهُ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ (54)
    54- (Firavun) kavmini küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar fasık bir toplum idi.
    فَلَمَّا آَسَفُونَا انْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ (55)
    55- Onlar bizi öfkelendirince, biz de onlardan intikam aldık ve hepsini suda boğduk.
    فَجَعَلْنَاهُمْ سَلَفًا وَمَثَلًا لِلْآَخِرِينَ (56)
    56- Onları daha sonra gelenler için bir selefi ve (kötü) örneği kıldık.” (Zuhruf süresi ayet 51-56)
    Makam ve paraya güvenerek hava atanların havasını alıverecek sebepleri Rabbimiz hep yaratmıştır.
    Firavundan daha zengin ve saltanat olarak daha güçlü olan Süleyman aleyhisselam ise rüzgara bile hükmederken:
    فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِنْ قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ (19)
    19- (Süleyman) onun sözüne güldü ve dedi: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmeyi ve razı olacağın salih ameli yapmayı bana ilham et. Rahmetinle beni salih kullarının arasına kat." (Neml süresi ayet 19)
    قَالَ هَذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّي لِيَبْلُوَنِي أَأَشْكُرُ أَمْ أَكْفُرُ وَمَنْ شَكَرَ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّي غَنِيٌّ كَرِيمٌ (40)
    ..... (Süleyman) dedi: "Bu Rabbimin bana bir lütfudur. Şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü yapacağım? Beni denemek içindir. Kim şükrederse kendine şükretmiş olur. Kim nankörlük ederse şüphesiz benim Rabbim bağışlayıcıdır, rahmet edicidir." (Neml süresi ayet 40)
    Dünya sultan Süleyman'a da Firavuna da kalmamış ama Süleyman aleyhisselam rahmetle salatü selamla anılmaya ve dünyada yüz binlerce Müslümana ad olmaya devam ediyor.