ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    KOLTUK DEĞNEĞİYLE YÜRÜY




    Sağlam olduğu halde koltuk değneğiyle yürüyenleri hiçbir kimse sevmez ama bazı insanlar var ki onlar hayat yolunda koltuk değneksiz yürüyemedikleri halde kendisi gibi olanlar tarafından sevilirler.

    Bir televizyon spikeri, ekonominin kalp atışlarının dinlenildiği Mahmutpaşa’ya bağlanıyor ve orada döviz alım ve satımlarını soruyor.

    Mahmutpaşa’dan konuşan ayaküstü dövizcilik yapan bu adam, durumu bildirdikten ve yarının nasıl olacağını da söyledikten sonra spiker soruyor; “Siz bu işleri iyi biliyorsunuz. Geleceği de iyi tahmin ettiğiniz için çok iyi kazanıyorsunuz” dediğinde “Nerde gezer be abi, on beş yıldır karnımızı doyurmaya çalışıyoruz” diyor.

    Geçen gün döviz bürosu olan bir tanıdığımın yanında bir çay içinceye kadar işittiklerim de o Mahmutpaşa eksperinin dediğinden farklı değildi.

    Biraz dövize ihtiyacı varmış ve adamını Mahmutpaşa’ya göndermiş.

    İki tarafın da elinde telefon.

    Ağabey şu kadara satılıyor ve şu kadardan.

    —Al.

    —Aldım.

    Biraz sonra ağabey, ihtiyacımızı karşılayacak kadar yine alıyorum şu fiyattan.

    —Al.

    Bana dönüyor ve “Beş dakika önce aldığımızdan şu kadar zarar ettik” diyor.

    Borsacılarla dövizciler hemen bana siyaset üzerine fikir yürütenleri hatırlattı.

    Her gün siyasilere akıl verenlerin, “Böyle de yapılmaz ki, böyle de konuşulmaz ki,” diye ahkam kesenlerin bir gün siyasete girdiğini ve on binde bir oy alamadığını da gördük.

    Bazı uyanıklar vardır, onlar siyaset yapmaz görünürler. Ama asıl siyaseti onlar yaparlar.

    İl müftüsüne sordular, “Hangi partidensin?” O cevap verdi; “Eskiden Kaymakamın partisindendim, şimdi Valinin partisindenim”

    Çok zengin bir işadamına televizyon spikeri sordu; “Siz, sağcısınız. Başbakan ise solcu. Şimdi ne olacak?” sorusuna,

    —Biz de arabanın sol kapısından iner-bineriz. Dört teker yine de yürür.” Diyor.

    Bazı zenginlerimiz vardır ki, timsahın dişlerinde kalanları yiyerek hem karnını doyuran, hem de timsaha diş fırçası görevi yerine getiren kuşlar gibi olan zenginlerimizin, dünya piyasalarında hiçbir şey yapamadıklarını gördüğümüz gibi icazetle siyasete soyunanların da dünya çapında başarılı olamadıklarını görüyoruz.

    Bu arada en çok üzüldüğüm insanlar da patronuyla siyasilerin arasında sıkışıp kalan beyinlerdir.

    Patronun gösterdiği hedefe kalemiyle kurşun sıkarken bir gün patronla siyasi bir araya geldiğinde ilk harcananın kendisi olduğunu örnekleriyle bildiğinden “iki sürü arasında kalan kurt” durumuna düşmenin ezikliğini yaşıyor.

    Size güzel bir örnek de vereyim:

    Bundan onbeş yıl önce Ankara’da oturan çok değerli bir dostum, İstanbul’a geldiğinde benim yanıma da uğradığında “Filanın yanına uğradım ve kendisine “Kültür bakanıyla görüştüm. Senin kitaplardan alacak ve peşin ödeyecek. Senin de para sıkıntın bitecek” dedim. O da bana “O Kültür Bakanına söyle, benim kitaplarımı almak istediğine dair bir dilekçe göndersin. Ben bir düşüneyim” dediğini anlatmıştı.

    Kişi “Sihirli değneğini” kendisi yapmalıdır. Başkalarına “Değnekçilik” yapmamalıdır.

    Diyanette, ticarette, siyasette, san’atta velhasıl her sahada kendi ayakları üzerinde yürüyenleri severim vesselam.