ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    KRALLARI AÇIK ARTIRMAYLA SATAN HOCA


    KRALLARI AÇIK ARTIRMAYLA SATAN HOCA

    19/08/2019/Pzrts/Milligazete

    “Adalet” kelimesini duyduğunuzda veya okuduğunuzda aklınıza ilk gelen nedir?

    Hükümette olanların dilinde “Adalet” muhalefetin dilinde yine “Adalet”

    “Adalet herkese lazım” cümlesi de çok çiğnenen sakız gibi çürüdü ama adaleti gören olmadı.

    Çünkü herkes adaleti başkasından bekliyor.

    “Adalet herkese lazım” diyenler de, Adalet bakanlığını, Adalet saraylarını, hakimleri, savcıları ve polisleri hatırlarlar.

    Türkiye için söylüyorum, “Adalet” deyince bu adalet nimetini 82 milyon her vatandaşın hava gibi, su gibi, ekmek gibi ihtiyacı olduğu, havanın devletten beklenmeden her canlının soluduğu gibi adaleti de 82 milyon her kişinin soluması ve adil olması gerektiği, söz ve davranışlarıyla etrafına güneş ışınları gibi adalet yayması gerekir.

    “Ben Müslümanım” diyen herkesin, konuşurken de adil olmasını emreder Rabbimiz:

    وَأَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا وَإِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُوا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَى وَبِعَهْدِ اللَّهِ أَوْفُوا ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُون 

    “…Ölçüyü ve tartıyı adaletle ya­pın. Hiçbir kimseye gücünün üstünde yük yükleme­yiniz. Akrabanız dahi olsa konuştuğunuz vakit adil olun. Allah'a olan sözü­nüzü yerine getirin. Öğüt ala­sınız diye Allah bun­ları size vasiyyet etti.” (En’am süresi ayet 6/152)

    Bey, öbür odadaki hanımını, hanım da balkondaki beyini çağıracağında bey, “Hanım” kelimesini yüksek sesle söylerken sesine stres gazı, küslük kokusu yüklerse karşılığını ona göre alır.

    Hanım da “Bey” diye çağırırken, aşağılama rengi,  iğneleme ahengi verirse yine karşılığı o dozda olacaktır.

    Onun için, evde, dairede, mahkemede, sanat evinde, uçakta, vapurda, otobüste özetle her yerde sözlerimiz bile adaletli yani dengeli olacak.

    Küçük iki çocuğunuzu veya torununuz, kucağınıza almak istediğinizde ikisi de aynı odada ise ikisini birden alınız.

    İlk okula gitmeyen torunlardan biri bir lira istedi verdim. Öbürüne de vermem gerek diyerek ona da iki elli kuruş verdim. Küçük yaşta olan bu miniklerden bir lira alanı “Dede, ona iki tane verdin” dedi.

    İşte o günden beri para hesabı bilmeyen küçüklere bu ayrıntıya da dikkat ederek vermeye çalışıyorum.

    Yetmiş yıl sonra, dört yaşında iken yarım ekmek veren, ama dayısının oğluna bir ekmek veren anne annesine söylenen bir dostum var benim.

    Ailede, komşuluklarda, arkadaşlıklarda bu türden ince adaletlere de dikkat edersek, mahkeme kapıları işlememekten küf bağlayabilir.

    Tabiattaki dengeyi, sosyal hayattaki dengeyi gözetecek ve kimsenin gönül telinin kırılması değil üzülmesine izin vermeye dikkat edelim.

    Bundan sonra “Adalet adamları” derken her Müslümanın adalet adamı olması gerektiğini anlayacak, herkes bulunduğu yerde adaletini gösterecek.

    Tarihimizde Sübkî diye bilinen (ö. 771/1370) değerli bir alimin “Tabakatü’ş-Safiiyyet’ül-Kübra” isimli on ciltlik ansiklopedik Şafii alimleri kitabında İzzeddin bin Abdüsselam isimli Mısır kadısı (d. 577 (1181-ö. 660/1262) olarak Memlükler/Kölemenler devletinin kuruluşunda ağırlığını koyar ve her şeyi göze alarak “Köleden, Melik/Kral olamaz” der ve krallık sıralamasında olan bütün Memlük beğlerini önce açık artırmayla satışa çıkarıp kendilerini satın alıp hür olduktan sonra melik/kral olabileceklerini söyler.

    Kralın yardımcısı olan Kölemenin biri, hakimin kapısına dayanır ve kafasını kesmek ister.

    Hakim, dışarı çıkıp yüzüne dikkatlice baktığında

    فحين وقع بصره على النائب يبست يد النائب وسقط السيف منها وأرعدت مفاصله فبكى

    Kral yardımcısı Kölemenin elinden kılıcı düşer, bütün mafsalları titremeye ve ağlamaya başlar. Hakimden af ve dua isteyerek satılmayı ve kendisini satın alıp hür olmayı kabul eder. Yüksek fiyatlarla satar ve toplanan parayı halkın çıkarları için kullanır. Ondan sonra Melik olmasına izin verir.

    “Izzeddin bin Abdüsselam” diye meşhur olan bu alimin lakabı da “Baiu’l- Ümera” veya Baiu’l- mülük/Kralları satan adam” olur. (Sübki, Tabekatü’ş-Şafiiyyet’il- Kübra 8/216)

     

    Cengizhan’ın oğlu Arap kaynaklarında Sümut veya Eşmut’un saldırılarına karşı hazırlık için kralın, halktan yardım toplama toplantısında halka vergi yükleyeceklerinde, Izz bin Abdüsselam şöyle der:

    : إذا لم يبق في بيت المال شئ ثم أنفقتم أموال الحوائض المذهبة وغيرها من الفضة والزينة، وتساويتم أنتم والعامة في الملابس سوى آلات الحرب بحيث لم يبق للجندي سوى فرسه التي يركبها، ساغ للحاكم حينئذ أخذ شئ من أموال الناس في دفع الاعداء عنهم، لانه إذا دهم العدو البلاد، وجب على الناس كافة دفعهم بأموالهم وأنفسهم

    “Devleti yönetenlerin ve askerlerin ellerinde,-Harp silah ve aletleri hariç- kasalarında biriken altın, gümüş ve zinet eşyaları tükeninceye kadar harcasınlar. Onlar tükenince ve de halkla aynı seviyeye gelince, eğer ihtiyaç olursa ülkedeki herkesin mal ve canlarını bu yola koymaları vacip olur” demiş ve yardımı devletlilerden başlatmış. (İbni Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye hicri 653 üncü yıl olayları)

    Bu Izzeddin bin Abdüsselam merhumun bu davranışı, günümüz hocalarının kulaklarına küpe olsun da, birbirleriyle çekişmeyle vakit öldürmesinler..