ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    LAF DEĞİL İŞ ÜRETİ


    İşçisiniz, memursunuz, emeklisiniz, öğrencisiniz veya kendi işyeriniz var ve kendi işinizin işçisisiniz.

    Ne olursanız olun ömür yolculuğunda aynı hızla ilerliyoruz.

    Her nefes alış-verişimizde ecelimize doğru bir nefes boyu yaklaşıyoruz.

    Onun için en değerli sermayemiz ömrümüzdür.

    Rabbimiz, zamana dikkatimizi çekmek üzere birçok ayet indirdiği gibi Asr süresini indirmiştir.

    Onun için geçiminizi temin etmek uğruna değerlendirdiğiniz vakitlerin dışında kalan zamanı boşa geçirmeyiniz.

    Gündemdeki olayların içyüzünü öğrenmeniz biraz zor.

    Onun için akşamları televizyonların karşısında saatlerce aynı olay üzerine tartışmaları dinleseniz kesin bir sonuca varmanız mümkin değil.

    Sağcı televizyonun konukları kendi aralarında çelişkili bilgiler verirken solcu televizyonun konukları da sağa göre tam aykırı ama kendi aralarında da çelişkili bilgiler sunarlar.

    Şimdi siz hangisine göre hareket edeceksiniz?

    “Allahın dediği olur” deyin ve o gün yapmanı gereken şeyleri yapın.

    Ört saat tartışma dinleyeceğinize o günün olaylarını içeren ayetleri tefsirlerden okusanız, bir tefsir sohbetine katılsanız, bir fıkıh dersi dinleseniz, Allahı zikreden dostlarla birlikte olsanız ve malumlar için dualar etseniz yapılabilecek yardımların nasıl olacağını konuşsanız daha faydalı olursunuz.

    İlkokul öğretmenliğinden emekli bir dostuma bir gün gündemdeki “Bu olaylar hakkında ne diyorsun?” demiştim.

    “Televizyon dinlemeye ve gazete okumaya zamanım yok. Emekli maaşımdan başka param da yok. Sabahleyin kalkıyorum. Cebime bir avuç kuru üzüm, bir avuç leblebi alıyorum. Tren istasyonuna gidiyorum. Kara tren ucuz olduğu için bir liralık bilet alıyorum. Kondüktörden başlayarak son vagona kadar yolcuların hepsine sırayla İmanın altı şartını, İslam’ın beş şartını anlatıyorum. Üç saat sonra iniyorum. Geri dönüş biletini alıyorum. Üç saatlik zaman içinde yine trendekilerin hepsine ayrı ayrı aynı şeyleri anlatıyorum. Yorgun argın eve dönüp Kur’anımı okuyup namazımı kılıp yatıyorum ve sabahleyin yeniden başlıyorum. Yirmi yıldır ben buna devam ediyorum” diyor.

    Yirmi yıldır gazete ve televizyonlardaki tartışmaları takip eden dostum da beni her görüşünde “Ne olacak bu olayların sonunda” diyor.

    Şu anda Türkiye’de eserleriyle binlerce kıraat alimini yetiştiren İbn-ül Cezeri (Miladi 1336-1405) Cizre’de doğmuş, Mısır’da ilmini değerli üstatlardan almış, Şam’da, Yemen’de, Mekke ve Medine’de ilmini hem yaymış hem ilim almış, Antakya’da yine kıraat ilmini yaygınlaştırma çalışmalarına devam etmiş oradan Karaman’a gelmiş ve bir müddet kalmış.

    Karaman’dan Bursa’ya geçmiş, Yıldırım Bayezit zamanında onun oğlu Mehmet, Mustafa ve Musa çelebileri Araptan daha üstün derecede Arapça konuşur hale getirmiş, Bursa’da var olan Kıraat aliminin yanında o da kırata ilmini yaygınlaştırmış.

    “Ben ulamadanım, medreseden dışarı çıkmam” dememiş ve İstanbul’un kuşatmasına Yıldırım Beyazıt’la beraber katılmış.

    Niğbolu savaşında bizzat kendi gayreti ile karşı kuvvetler kıralının korumalarından on iki tanesini de esir etmiş.

    Timur’la 1402 de yapılan Ankara savaşında Timur, onun değerini bilmiş ve beraberinde götürmüş.

    Semerkant ve çevresinde Kur’anın kıratı ilmini yaygınlaştırmış.

    Timur ve Yıldırım Bayezidi bazen tarih kitaplarından okuruz ve geçeriz.

    Ama hem ilim hem cihad işini birlikte götürenler, kıyamete kadar hizmetlerine devam etmiş sayılırlar.

    “Ama ben bunların hiç birini yapabilecek durumda değilim” diyorsanız, hemen evinizin yanı başında açılan Kur’an kursuna yardımda bulununuz.

    Kendiniz Kur’an okumasını bilmiyorsanız hemen cami imamına durumu bildiriniz ve bu gün öğrenme konusunda bir plan yapınız.