LAMBADA FİTİLİN BAŞI KESİLİNCE
IŞIK DAHA PARLAK OLUR
Güneş balçıkla sıvanmaz diye
bir atasözümüz vardır.
Dünyanın bütün devletlerinin
ekonomik gücüyle askeri gücü birleştirilse güneşin bir saniye geç doğmasını
sağlayamazlar.
Ancak bir şey yapabilirler o da
insanların göz kapaklarını kapattırarak güneşin doğmadığını kabul
ettirebilirler.
Ambargolarla, sürgünlerle,
işkencelerle, asmalarla, kesmelerle gönüllerdeki İlahi nurun diğer gönüllerde
parlamasını engellemeye çalışanlar hem kendilerini yorarlar hem cehennemdeki
azaplarını artırırlar.
Mehmet Akif Ersoy merhum bunu
Safahatında Süleymaniye Kürsüsünde başlığı altında 28 Ağustos 1912 yılında
yazdığı şiirinde
Sanıyorlar kafa kesmekle, beyin ezmekle,
Fikr-i hürriyyet ölür. Hey gidi şaşkın
hazele!
Daha kuvvetleniyor kanla sulanmış toprak:
Ekilen gövdelerin hepsi yarın fışkıracak
Hangi masûmun olur hûnu (Kanı) bu dünyâda
heder?
Yoksa kânûn-i İlâhîyi de yırtar mı beşer?
şeklide ifade etmiş.
Seyyit
Kutup 1954 senesinde İslami çalışmalarından dolayı hapse koyulduğunda
Türkiyeden onu tanıyan bir kaç kişi belki vardı.
1954
yılından 1964 yılına kadar hapiste yatırdığını ve ona zarar verdiğini, İslami
dirilişi engellediğini zannedenler, onun hapishanede Fi Zılalil-Kuran
isimli eserinin dünyada nasıl bir dirilişe sebep olacağını hayal bile
edemediler.
Batılı
siyaset yönlendiricilerinin öngörüleri ters tepti.
29
Ağustos 1966 da eğer idam etmeselerdi belki şu anda onun tefsirini dünya
tanımamış olacaktı.
Mısırda
bir yayınevi tarafından üç bin adet basılıp beş yılda satılan kitaplar arasına
girecekti.
Ama
zalim devlet başkanı Cemal Abdünnasır tarafından akıtılan şehit kanı kitabın
önünü aştı ve dünyanın her tarafında yaşayan her dilden insana ulaştı.
Bahar
mevsimidir. Asfaltın altındaki çekirdekler bile çatlayıp asfaltı delerek
dünyaya çiçek sunuyorlar.
Kara
kalpli, katran düşünceli kafirlerin kışkırtmasıyla dünyanın her tarafında
İslamın öncülerine karşı başlatılan kesme, asma, susturma hareketleri, kendi
karanlık dünyalarını zifiri karanlığa dönüştürmekten başka bir şeye
yaramayacaktır.
Rabbimiz
buyurur:
يُرِيدُونَ أَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى
اللَّهُ إِلَّا أَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek
isterler. Kâfirler hoşlanmasalar da, Allah nurunu tamamlayacaktır.
هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ
لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ
O, hidayet ve hak din ile bütün
dinlere üstün gelmesi için Rasülü'nü gönderendir. Müşrikler hoşlanmasalar
da. (Tevbe süresi ayet 32-33, Saff süresi ayet 8)
Sevgili peygamberimiz:
وَإِنَّ اللَّهَ لَيُؤَيِّدُ هَذَا الدِّينَ بِالرَّجُلِ الْفَاجِرِ
Allah, bu dini facir (Kafir ve
günahkar Müslümanla da güçlendirir buyurmuş. (Buhari Sahih, K. Cihad, Bab
178, K. Kader, bab 4)
Hadisde Facir kelimesi
geçmiştir.
Allaha abşkaldıran, günahları
açıktan yapan manasına gelir.
Her kafir facirdir, ama her facir,
kafir değildir.
Kafir, bilinçli olarak, facir
olan Müslüman şaşkınlığından İslama karşı tavır alabilir ama yaptıkları her bir
şey Müslümanlara zarar veremez.
Malına el koyarsa yükünü
hafiflettiği için hizmete daha hızlı koşar.
Canını alırlarsa şehit ederler.
Kendi canları çıkarsa gazi
yaparlar.
Rabbimiz buyurur:
قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلَّا إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ وَنَحْنُ
نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَنْ يُصِيبَكُمُ اللَّهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِهِ أَوْ
بِأَيْدِينَا فَتَرَبَّصُوا إِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُونَ
De ki: Siz, bizim hakkımızda iki
güzellikten (gazilik veya şehidlikten) başkasını gözetleyemezsiniz.
Biz ise, Allah katından veya bizim ellerimizle bir azabın size isabet
etmesini gözetliyoruz. Gözetleyin; biz de sizinle beraber
gözetleyenlerdeniz" (Tevbe süresi ayet 52)