MÜMİNLE KAFİR DENK DEĞİ
Günümüzde konforlu koltuklarında, billur bardaklarda çay yudumlarken kendilerine sorulan Sayın hocam, Irakta, Afganistanda, Filistinde Müslüman öldüren insanlara karşı direnmek caiz midir? sorusuna Onlar, ülkemizde müsafirdirler, müsafirperverliğimizi göstermemiz gerekir. Sırtına silah yüklenmek, bomba sarmak zinhar yasaktır diyenlerle mücahitler de eşit değildir.
Rabbimiz buyurur:
Mü'minlerden özürsüz olarak oturanlarla, malları ve canla¬rıyla Allah yo¬lunda cihat edenler eşit değildirler. Allah, malları ve canla¬rıyla cihat eden¬leri, otu¬ranlar üzerine bir derece üstün kıldı. Allah, her birine güzellik (cennet) va'detti. Allah, mücahidleri otu¬ranlar üzerine büyük mükâfatla üs¬tün kıldı. (Nisa süresi ayet 95)
Müslümanların boğazına bıçaklar dayandığında, köyler bombalarla yok edildiğinde, düğün evleri taranarak matem evi haline getirildiğinde, camilerin minareleri delik değik edilip içindeki cemaat kurşuna dizildiğinde konforlu koltuklarda oturmak şöyle dursun, Kabeyi altından yaptırsalar, üzerini ipek kumaşlarla gölgelik yapsalar o mücahitlerden bir tanesinin seviyesine ulaşamazlar.
Rabbimiz buyurur:
Ey Müşrikler! Siz, hacıları sulamayı Mescid-i Haram'ı ta'mir etmeyi, Allaha ve âhirete iman eden ve Allah yo-lunda cihat eden gibi mi kabul ediyorsunuz? Allah katında bunlar eşit değildir. Al¬lah za¬limler toplulu¬ğunu hidayete er¬dirmez. (Tevbe süresi ayet 19)
Bu iki grubun (kâfirle mü'min) hali kör ve sa¬ğırla, görenle işite¬nin haline ben¬zer. Bunların halleri eşit midir. Hala düşünme¬yecek misiniz? (Hud süresi ayet 24)
Biz her gün beş vakit namazımızda İYYAKE NABÜDÜ/Biz ancak sana kulluk ederiz derken, yani kula kul olmayız derken birileri acaba Avrupaya mı, Amerikaya mı, Çine mi, Rusyaya mı kul olsak tartışmalarını sürdürmekte.
Tarihin her döneminde Allaha kul olamayanlar mutlaka kul olacak birilerini bulmuşlar.
Rabbimiz bu gerçeği bir örnekle anlatıverir:
Allah, geçimsiz ortaklara hizmet eden köle bir adamla, bir adama teslim olan köle bir adamı, misal olarak verdi. Bu ikisi hiç eşit olur mu? Hamd, Allah'a aiddir. Ancak onların bir çoğu bil¬mezler. (Zümer süresi ayet 29)
Her insan ölümlü olduğuna göre o insanın kalbi de, gözü de, gönlü de, görüşüde ölümlüdür.
Ölümlü insanların görüşleri üzerine hayatını kuranlar, uçurum kenarına, veya fay hattına ev kuranlar gibidirler.
Rabbimiz bu konuyu ne güzel ifade edivermiş:
Binasını Allah korkusu ve Allah rızası üze¬rine kuran mı hayırlı, yoksa bi¬nasını, yıkılmak üzere olan bir uçurumun kenarın kurup, onunla ce¬henneme yıkılan mı daha hayırlı? Allah zalim kavme hida¬yet vermez. (Tevbe süresi ayet 109)
Gelin hayatımızı Hay olan Allahın hattı üzerinde tutalım ve haddimizi aşmaya kalkmayalım.
Yoksa Allah, işleri düzelten, insanların arasını bulanlar ile bozan, fitne fesat çıkaranları denk kabul etmeyeceğini denk kabul etmeyeceğini:
Yoksa iman edip, ameli salih işleyenleri boz¬guncularla bir mi kılarız? Yoksa (Allah'tan) sakınanlarla, yoldan çıkanları bir mi kıla¬rız? (Sad süresi ayet 28) diyerek haber verir.
Delilsiz, mesnedsiz, belgesiz, bilgisiz konuşmamaya dikkat edelim.
Allahın sözünden daha güzel ve doğru söyleyen olmayacağına göre onun ayetlerini delil alalım ve yolumuza devam edelim.
Apaçık bir delil üzerine olan kişi, hevasına uyan, yaptığı kötülük kendisine güzel gös¬terilen gibi olur mu? (Muhammed süresi ayet 14)
Not: Bu ayetlerin tefsirini ŞİFA TEFSİRİ nden bir okuyuverin. Yoksa isteme telefonu (0212) 5111085 Cantaş yayınevi.
MÜMİNLE KAFİR DENK DEĞİ
Günümüzde konforlu koltuklarında, billur bardaklarda çay yudumlarken kendilerine sorulan Sayın hocam, Irakta, Afganistanda, Filistinde Müslüman öldüren insanlara karşı direnmek caiz midir? sorusuna Onlar, ülkemizde müsafirdirler, müsafirperverliğimizi göstermemiz gerekir. Sırtına silah yüklenmek, bomba sarmak zinhar yasaktır diyenlerle mücahitler de eşit değildir.
Rabbimiz buyurur:
Mü'minlerden özürsüz olarak oturanlarla, malları ve canla¬rıyla Allah yo¬lunda cihat edenler eşit değildirler. Allah, malları ve canla¬rıyla cihat eden¬leri, otu¬ranlar üzerine bir derece üstün kıldı. Allah, her birine güzellik (cennet) va'detti. Allah, mücahidleri otu¬ranlar üzerine büyük mükâfatla üs¬tün kıldı. (Nisa süresi ayet 95)
Müslümanların boğazına bıçaklar dayandığında, köyler bombalarla yok edildiğinde, düğün evleri taranarak matem evi haline getirildiğinde, camilerin minareleri delik değik edilip içindeki cemaat kurşuna dizildiğinde konforlu koltuklarda oturmak şöyle dursun, Kabeyi altından yaptırsalar, üzerini ipek kumaşlarla gölgelik yapsalar o mücahitlerden bir tanesinin seviyesine ulaşamazlar.
Rabbimiz buyurur:
Ey Müşrikler! Siz, hacıları sulamayı Mescid-i Haram'ı ta'mir etmeyi, Allaha ve âhirete iman eden ve Allah yo-lunda cihat eden gibi mi kabul ediyorsunuz? Allah katında bunlar eşit değildir. Al¬lah za¬limler toplulu¬ğunu hidayete er¬dirmez. (Tevbe süresi ayet 19)
Bu iki grubun (kâfirle mü'min) hali kör ve sa¬ğırla, görenle işite¬nin haline ben¬zer. Bunların halleri eşit midir. Hala düşünme¬yecek misiniz? (Hud süresi ayet 24)
Biz her gün beş vakit namazımızda İYYAKE NABÜDÜ/Biz ancak sana kulluk ederiz derken, yani kula kul olmayız derken birileri acaba Avrupaya mı, Amerikaya mı, Çine mi, Rusyaya mı kul olsak tartışmalarını sürdürmekte.
Tarihin her döneminde Allaha kul olamayanlar mutlaka kul olacak birilerini bulmuşlar.
Rabbimiz bu gerçeği bir örnekle anlatıverir:
Allah, geçimsiz ortaklara hizmet eden köle bir adamla, bir adama teslim olan köle bir adamı, misal olarak verdi. Bu ikisi hiç eşit olur mu? Hamd, Allah'a aiddir. Ancak onların bir çoğu bil¬mezler. (Zümer süresi ayet 29)
Her insan ölümlü olduğuna göre o insanın kalbi de, gözü de, gönlü de, görüşüde ölümlüdür.
Ölümlü insanların görüşleri üzerine hayatını kuranlar, uçurum kenarına, veya fay hattına ev kuranlar gibidirler.
Rabbimiz bu konuyu ne güzel ifade edivermiş:
Binasını Allah korkusu ve Allah rızası üze¬rine kuran mı hayırlı, yoksa bi¬nasını, yıkılmak üzere olan bir uçurumun kenarın kurup, onunla ce¬henneme yıkılan mı daha hayırlı? Allah zalim kavme hida¬yet vermez. (Tevbe süresi ayet 109)
Gelin hayatımızı Hay olan Allahın hattı üzerinde tutalım ve haddimizi aşmaya kalkmayalım.
Yoksa Allah, işleri düzelten, insanların arasını bulanlar ile bozan, fitne fesat çıkaranları denk kabul etmeyeceğini denk kabul etmeyeceğini:
Yoksa iman edip, ameli salih işleyenleri boz¬guncularla bir mi kılarız? Yoksa (Allah'tan) sakınanlarla, yoldan çıkanları bir mi kıla¬rız? (Sad süresi ayet 28) diyerek haber verir.
Delilsiz, mesnedsiz, belgesiz, bilgisiz konuşmamaya dikkat edelim.
Allahın sözünden daha güzel ve doğru söyleyen olmayacağına göre onun ayetlerini delil alalım ve yolumuza devam edelim.
Apaçık bir delil üzerine olan kişi, hevasına uyan, yaptığı kötülük kendisine güzel gös¬terilen gibi olur mu? (Muhammed süresi ayet 14)
Not: Bu ayetlerin tefsirini ŞİFA TEFSİRİ nden bir okuyuverin. Yoksa isteme telefonu (0212) 5111085 Cantaş yayınevi.
MÜMİNLE KAFİR DENK DEĞİ
Gül ile diken, eğriyle doğru, barışla savaş, adaletle zulüm, cömertlikle cimrilik nasıl eşit değilse iyilikle kötülük de öyle denk değildir.
Rabbimiz byurur:
İyilikle kötülük denk değildir. Sen kötülüğü en güzel olanla defet. Bir de bakmışsın ki, seninle ara¬sında düşmanlık olan kişi sanki sıca¬cık bir dost olu¬vermiş. (Fussilet süresi ayet 34)
Kötülük, gül bahçesindeki pıtrak dikenleri gibi yok edilecek ama yakıp duman ederseniz kötü kokusundan siz zarar görürsünüz.
Onun için atalarımız, Kanı knala yıkamazlar, kanı su ile yıkarlar demişler.
Kötülük yapanlar acaba bunu niçin yaparlar diye aklımıza bir soru sorduğumuzda bazen akıl aciz kalıyor ve cevabı Rabbimizden alıyoruz:
Apaçık bir delil üzerine olan kişi, hevasına uyan, yaptığı kötülük kendisine güzel gös¬terilen gibi olur mu? (Muhammed süresi ayet 14)
Kişi yaptığı kötülüğü başkalrına anlatırken kahramanlık edası içinde anltır ve yaptığını gözünde süslermiş.
Bazıları da değerli insanların bu değerini çekemez hale gelir ve onları da kendi alçak seviyesine indirmek için paçalarından asılır ve çekermiş.
Rabbimiz bu konuda da:
Onlar, kendileri inkâr ettik¬leri gibi sizin de in¬kâr etmenizi, on¬larla denk olma¬nızı isterler. (Nisa süresi ayet 89) buyurmuş.
İnkarcılar, Peki neyin iyi, neyin kötü olduğunu nereden bileceğiz? Halka soralım ve çoğunluğun dediği olsun diyorlar.
Yamyamlar diyarında ölen yakınları veya bizden olmayanları yiyelim mi yemeyelim mi? diye oylama yapılsa yüzde yüz Yiyelim diyenler kazanacak.
Hindistan da ölüleri yakalım mı, toprağa mı gömelim? Diye oylama yapılsa yakalım diyenler kazanır.
De ki: "Pisin çokluğu tu¬hafına gitse de pis ile temiz denk olmaz. Ey akıl sa¬hipleri, Allahtan sa¬kının ki kurtuluşa eresiniz. (Maide süresi ayet 100)
Bir tek gülün kokusuyla belediye küllüğünün kokusu bir değildir.
İnsanın burnu koku alamaz hale gelince ikisi arasındaki farkı fark edemediği gibi toplummühendislerinin koku alma duyusu bozulunca ikisini de denk kabul eder.
Halbuki Rabbimiz:
Mü'min olan, fasık olan gibi midir? Bunlar denk değildir. (Secde süresi ayet 18) diyor.
İki deniz birbirine denk olmaz. Bu tatlıdır. Ha¬rareti keser ve içimi hoştur. Şu ise tuzludur, acıdır. Hepsinden taze et yersiniz ve giyece¬ğiniz süs eş¬yası çıkarır¬sı¬nız. Allah'ın lûtfûndan (nasibinizi) ara¬manız için gemile¬rin denizi yararak gittiğini görürsü¬nüz, olur ki şükredersi¬niz. (Fatır süresi ayet 12)
Şeker pınarının suyu dururken denizin tuzlu suyunun akıcılığana bakarak tuzlu su içmediğimiz gibi dünyanın her tarafında can alan, kan dökenlerin de üzerindeki elbiselere bakarak adam yerine koymayacağız.
Everest tepesiyle Lut gölü denk olmadığı gibi aşağılık adamla ilmiyle irfanıyla gönüllerde taht kuran yüce insan da eşit değildir.
İnsanların imanını çalanlar, katil, hırsız, hortumcu, soyguncu yetiştirenler, üzerlerindeki elbiseye bakarak, kendilerini insanlığa hayat veren, cömertlik yapan, hortumları kesen, soymayıp giyidiren vekazandıran insanlarla aynı kabul etmesinler.
Rabbimiz buyur:
Kötülükleri yapıp duranlar kendilerini ameli salih işleyenlerle bir kıla¬cağımızı mı zanne¬diyorlar? Yaşamları ve ölümlerinin denk ola¬cağını mı zanne¬diyorlar? Ne kötü hüküm veri¬yorlar. (Casiye süresi ayet 21)
Zor günlerin adamı olmak daha da zordur.
Kıtlık günlerinde ekmeğinin yarısını bölüp aç insana verenin sevabına bolluk günlerde binlerce ton ekmek dağıtan adam ulaşamaz.
Avrupanın bağrında hiçbir cami veya mescid yokken dişinden tırnağından artırarak ilk mescidi açanların yiğitliğine daha sonraları bir cami aparsı verenler erişemez.
Allah Rasülünün canına kastedildiği günlerde onun yerine geçerek hayatını hiçe sayan Hazreti Ali, Medine yolculuğunda her türlü tehlikeyi göze alarak ona hicret arkadaşlığı yapan Hazreti Ebubekir seviyesine daha sonra katılanlar erişememişlerdir.
Rabbimiz buyuru:
Göklerin ve yerin mirası Allah'a ait olduğu halde, size ne oluyor da Allah yolunda infakta bu¬lunmuyorsunuz? Sizin içinizden (Mek¬ke'nin) fethin¬den önce infak eden ve savaşan (başkalarıyla) denk değildir. Onlar derece bakımından (Mekke'nin) fethinden sonra infak edip savaşanlardan daha bü¬yüktürler. Allah hepsine güzeli (Cenneti) va'detti. Allah yaptıkları¬nız¬dan haberdardır. (Hadid süresi ayet 10)
Not: Bu ayetlerin tefsirini ŞİFA TEFSİRİ nden bir okuyuverin. Yoksa isteme telefonu (0212) 5111085 Cantaş yayınevi.
MÜMİNLE KAFİR DENK DEĞİ
Gül ile diken, eğriyle doğru, barışla savaş, adaletle zulüm, cömertlikle cimrilik nasıl eşit değilse iyilikle kötülük de öyle denk değildir.
Rabbimiz byurur:
İyilikle kötülük denk değildir. Sen kötülüğü en güzel olanla defet. Bir de bakmışsın ki, seninle ara¬sında düşmanlık olan kişi sanki sıca¬cık bir dost olu¬vermiş. (Fussilet süresi ayet 34)
Kötülük, gül bahçesindeki pıtrak dikenleri gibi yok edilecek ama yakıp duman ederseniz kötü kokusundan siz zarar görürsünüz.
Onun için atalarımız, Kanı knala yıkamazlar, kanı su ile yıkarlar demişler.
Kötülük yapanlar acaba bunu niçin yaparlar diye aklımıza bir soru sorduğumuzda bazen akıl aciz kalıyor ve cevabı Rabbimizden alıyoruz:
Apaçık bir delil üzerine olan kişi, hevasına uyan, yaptığı kötülük kendisine güzel gös¬terilen gibi olur mu? (Muhammed süresi ayet 14)
Kişi yaptığı kötülüğü başkalrına anlatırken kahramanlık edası içinde anltır ve yaptığını gözünde süslermiş.
Bazıları da değerli insanların bu değerini çekemez hale gelir ve onları da kendi alçak seviyesine indirmek için paçalarından asılır ve çekermiş.
Rabbimiz bu konuda da:
Onlar, kendileri inkâr ettik¬leri gibi sizin de in¬kâr etmenizi, on¬larla denk olma¬nızı isterler. (Nisa süresi ayet 89) buyurmuş.
İnkarcılar, Peki neyin iyi, neyin kötü olduğunu nereden bileceğiz? Halka soralım ve çoğunluğun dediği olsun diyorlar.
Yamyamlar diyarında ölen yakınları veya bizden olmayanları yiyelim mi yemeyelim mi? diye oylama yapılsa yüzde yüz Yiyelim diyenler kazanacak.
Hindistan da ölüleri yakalım mı, toprağa mı gömelim? Diye oylama yapılsa yakalım diyenler kazanır.
De ki: "Pisin çokluğu tu¬hafına gitse de pis ile temiz denk olmaz. Ey akıl sa¬hipleri, Allahtan sa¬kının ki kurtuluşa eresiniz. (Maide süresi ayet 100)
Bir tek gülün kokusuyla belediye küllüğünün kokusu bir değildir.
İnsanın burnu koku alamaz hale gelince ikisi arasındaki farkı fark edemediği gibi toplummühendislerinin koku alma duyusu bozulunca ikisini de denk kabul eder.
Halbuki Rabbimiz:
Mü'min olan, fasık olan gibi midir? Bunlar denk değildir. (Secde süresi ayet 18) diyor.
İki deniz birbirine denk olmaz. Bu tatlıdır. Ha¬rareti keser ve içimi hoştur. Şu ise tuzludur, acıdır. Hepsinden taze et yersiniz ve giyece¬ğiniz süs eş¬yası çıkarır¬sı¬nız. Allah'ın lûtfûndan (nasibinizi) ara¬manız için gemile¬rin denizi yararak gittiğini görürsü¬nüz, olur ki şükredersi¬niz. (Fatır süresi ayet 12)
Şeker pınarının suyu dururken denizin tuzlu suyunun akıcılığana bakarak tuzlu su içmediğimiz gibi dünyanın her tarafında can alan, kan dökenlerin de üzerindeki elbiselere bakarak adam yerine koymayacağız.
Everest tepesiyle Lut gölü denk olmadığı gibi aşağılık adamla ilmiyle irfanıyla gönüllerde taht kuran yüce insan da eşit değildir.
İnsanların imanını çalanlar, katil, hırsız, hortumcu, soyguncu yetiştirenler, üzerlerindeki elbiseye bakarak, kendilerini insanlığa hayat veren, cömertlik yapan, hortumları kesen, soymayıp giyidiren vekazandıran insanlarla aynı kabul etmesinler.
Rabbimiz buyur:
Kötülükleri yapıp duranlar kendilerini ameli salih işleyenlerle bir kıla¬cağımızı mı zanne¬diyorlar? Yaşamları ve ölümlerinin denk ola¬cağını mı zanne¬diyorlar? Ne kötü hüküm veri¬yorlar. (Casiye süresi ayet 21)
Zor günlerin adamı olmak daha da zordur.
Kıtlık günlerinde ekmeğinin yarısını bölüp aç insana verenin sevabına bolluk günlerde binlerce ton ekmek dağıtan adam ulaşamaz.
Avrupanın bağrında hiçbir cami veya mescid yokken dişinden tırnağından artırarak ilk mescidi açanların yiğitliğine daha sonraları bir cami aparsı verenler erişemez.
Allah Rasülünün canına kastedildiği günlerde onun yerine geçerek hayatını hiçe sayan Hazreti Ali, Medine yolculuğunda her türlü tehlikeyi göze alarak ona hicret arkadaşlığı yapan Hazreti Ebubekir seviyesine daha sonra katılanlar erişememişlerdir.
Rabbimiz buyuru:
Göklerin ve yerin mirası Allah'a ait olduğu halde, size ne oluyor da Allah yolunda infakta bu¬lunmuyorsunuz? Sizin içinizden (Mek¬ke'nin) fethin¬den önce infak eden ve savaşan (başkalarıyla) denk değildir. Onlar derece bakımından (Mekke'nin) fethinden sonra infak edip savaşanlardan daha bü¬yüktürler. Allah hepsine güzeli (Cenneti) va'detti. Allah yaptıkları¬nız¬dan haberdardır. (Hadid süresi ayet 10)
Not: Bu ayetlerin tefsirini ŞİFA TEFSİRİ nden bir okuyuverin. Yoksa isteme telefonu (0212) 5111085 Cantaş yayınevi.
|
|
|