ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    MÜSLÜMAN KARDEŞLAR, BU


    Arapça İnternet sitelerinde Muhammed Mustafa Beradii hakkında bilgi verirlerken

    1942 Mısır doğumlu olduğu,

    Uluslararası Atom Enerjisi Müdürlüğü yaptığı,

    Ayide Kaşife ile evli olduğu, Leyla ve Mustafa isimli iki çocukları olduğu,

    Çocukların Londra’da yaşadıkları,

    1962 senesinde Kahire Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduğu,

    1974 de Newyork Üniversitesinde Hukuk Doktorası yaptığı,

    Aynı yıl Mısır Dışişleri Bakanı İsmail Fehmi’ye yardımcı olduğu,

    Amerika’ya taşındıktan sonra 1980 den itibaren Birleşmiş Milletler ve Nevyork Üniversitesinde görev aldığı Amerika hukuku ile Birleşmiş Milletler hukukunu birleştirme heyetinde görev aldığı,

    1984 de Uluslar arası Atom Enerjisi Komisyonu üyeliğine getirildiği,

    1997 de Komisyonun müdürlüğüne getirildiği,

    2005 yılında Nobel barış ödülü,

    2006 da Franklin D. Roosvelt ödülü,

    Amerikan Akademisi “Altın tabak” Başarı ödülü,

    Georgetown Üniversitesinden “Jit Trainor” Üstün diplomatlık ödülü,

    İtalya başkanından “Altın Güvercin” barış ödülü,

    Mısır hükümetinden “Nil’in süsü” ödülü,

    Mostar Barış Ödülü,

    Ve daha birçok ödül alan biri olduğu yazılmakta.

    Bunları kötülemek için yazmadım.

    Tanımadığım biri için bir şey söylemem doğru olmaz.

    Ancak Türkiye’den Amerika’ya gidipte eski imanından veya imansızlığından hiç dönen olmadı.

    Hatta imanı veya imansızlığı katılaşan, imansızlardan İslam inancına geçenler oldu ama Amerikan sever hiç olmadı.

    Amerika’ya gidip geldikten sonra Teheccüd, Duha, Evvabin gibi nafile ibadetlerine de çok düşkün olanlarını gördüm.

    Ama “Amerikasız hiçbir şey olmaz” diyerek batıya ters düşen hiçbir şeyi yaptırmamada aslan kesildiklerini de gördüm.

    26/12/2003/Cuma/Milligazete tarihli yazımda:

    “Görüşüp tanıştığım dostlarımdan bazıları doktorasını tamamlamak için Üniversitesi tarafından gönderilirken, bazı üst düzey görevliler, bilgi ve görgüsünü artırmak için, bazıları dilini geliştirmek için Amerika’ya giderken yanıma uğradıklarında kendilerine söylediklerim arasında “Geri döndüğün zaman eski arkadaşlarınla olan ilişkilerini devam ettir. Onlara geldiğini haber ver. Buluşma yerinizde yine görüşmelerinize devam edeceğinizi söyle” diyorum.

    Diyorum ama bunu yapabilene bu güne kadar çok az rastlamadım.

    Eski dostlarıyla da görüşmediklerini açıklarlarken “Bunlardan ne köy olur ne kasaba” derler.

    Amerika görmüş adamlarla yeni bir dost gurubu oluştururlar.

    Bu guruptan olmak için sağcı, solcu veya İslâmcı olmak önemli değil. Amerika görmüş olmak yeterli.” Diye yazmıştım.

    Geri kalmış ülkelerde halk ayaklandığında Amerika eğer hazırlıksızsa Amerika’da kalmış adayın görüşü ne olursa olsun destekliyor.

    Eğer adaylar arasında hiç Amerika gören yoksa içlerinden Amerikan Büyük Elçiliğine çağrılıp elçilik toprağına ayak bastırılıyor ve Özgürlük Anıtı gösteriliyor ve o destekleniyor.

    “Ama eski çamlar bardak oldu”

    Amerika, 444 gün kendi elçiliğini Tahrandaki muhasaradan kurtaramadı.

    Afganistan’da ak donlu kocaların önünde diz çökme durumunda kaldı.

    Irak’tan kaçmanın yollarını arıyor.

    “Kartondan dev” in bu zayıflığını gören Venezüella Devlet Başkanı görevine Amerika’ya söverek başlıyor.

    Müslüman kardeşler, biz, size uzaktan gazel okumayacağız.

    Yalnız dua edeceğiz.

    Ama şunu bilin ki, şu andaki halkın gücünü, haklılığınızla birleştirip Hakkın emrine vermez de halktan hiçbir dayanağı olmayan fakat batı basınının öne çıkardığı insan veya insanların arkasına gizlenirseniz, bu güne kadar Nasır’dan, Enver Sedat’tan, Mübarek’ten görmediğiniz acıları bundan sonra göreceksiniz.

    “Mâşâallah Lâ Kuvvete illâ billâh/ Al¬lah'ın di¬lediği olur. Allah'tan başka hiçbir kuvvet yoktur." (Kehf süresi ayet 39)