MÜSLÜMAN MÜDAHALECİDİR
Sarhoş şoförün otobüs sürmesine trafik izin vermiyor.
Birinci sebep, yolcuların can güvenliğidir.
İkinci sebep otobüsün telef olması ve ekonomik zarardır.
Üçüncü sebep yolların tıkanmasıdır
.
Sarhoş şoförün zararı en fazla altmış kişiyle ve bir otobüs parasıyla sınırlıdır.
Ama servet sarhoşları, siyaset sarhoşları, şehvet sarhoşlarının açtığı zararlar fazla dikkat çekmediği gibi bu tür sarhoşlar ne kadar zarar verirlerse bazı kesimler tarafından o kadar itibar bile görebilirler.
Peygamber efendimiz şöyle buyurmuş: Allah'ın koyduğu sınırları koruyan, günahtan sakınanla, sını-rı aşıp, günaha girenlerin durumu, Kur'a ile gemide yer bulan topluluğun durumuna benzer. Bir kısmının kur'ası geminin üstüne bir kısmının kur'ası geminin altına düştü.
Geminin altında olanlar, susadıkları vakit yukarı çıkıp (nehrin tatlı suyundan) içiyorlardı. Sonunda niçin yukarı çıkıp yukarıdakilere eziyet verelim? Buradan bir delik açalım ve yukarıdakilere eziyet etmeyelim de¬diler.
Eğer, alttakiler kendi hallerine bırakılırsa hepsi helak olur. Eğer en¬gel olurlarsa hepsi kurtulur. (Buhari, K. Şirket, bab 6)
Efendimiz ne güze ifade etmiş değil mi? Bana ne, Beni sokmayan yılan bin yaşasın Her koyun kendi ba¬cağından asılır sözlerine değer vermeyin.
Yılan, sokacak adam bulamazsa seni de sokar.
Kendi bacağından asılan koyunun kokusu büyün mahalleyi tiksindirir.
Siz, ayete iman ediyorsunuz. Ayette de, zalimler yüzünden bir belâ gelirse yalnız zalimlere gelmeyece-ğini, zalim olmayanların da helak olacağını haber veriyor: Öyle bir fitneden sakının ki (gelince) sizden yalnız zalimlere isabet etmez. İyi bilin ki Allah, azabı çetin olandır. (Enfal süresi ayet 25)
Şoförün sarhoş olmasının zararı yolculara da olacağından, sarhoşken otobüs sürdürmüyorlar.
Halbuki sürse zararı altmış kişiye dokunur.
Ama milyonlarca insanı devlet arabasına yükleyip götüren yönetici¬ler ise, milyonlarca zarar verirler. Eğer yolcular müdahale etmezlerse Ya¬pan kendine yapar derlerse devlet arabası ahlaken, iktisaden, siyaseten çökerse altında millet kalır.
Ateizm, kominizin, faşizm gibi kâfirlikten kaynaklanan bu pislik yollar, hastalıklar gibidir.
Eğer engel olunmazsa herkese bulaşır. Filan devlette kolera hastalığı varmış bizi ilgilendirmez. Batı medeniyeti Aids diye isimlendirilen bir hastalık üretmiş bizi alakadar etmez diye¬miyoruz.
Kolera, aids gibi bulaşıcı hastalıkların bol olduğu yerlerden gelenler gümrükte kontrolden geçiriliyor. İşte fitne de yeryüzünde hastalıkların ta¬mamından daha tehlikeli, daha öldürücü ve yakıcıdır.
Fitne arabın dilinde altını ateşte eritip has altın ile karışık maddeyi birbirinden ayırmaya denir. Buradan hareketle insanı cehennem ateşine sokmaya sebep olan imansızlığa, imansızlık propagandasına, insanları dinden alıkoymaya, cennete perde olan dünya malı ve evladına da fitne denmiştir. Bakara 217 de fitne, İslâma giden yolu kapatma olarak açık¬lanmıştır.
İnsanları ateşe atarak yakmak isteyen kurum ve kuruluşlara karşı bütün gücümüzle mücadele edeceğiz.
Ahmed b. Hanbel'in Müsned 4/192 de Adiy b. Umeyra'dan rivayet ettiği bir hadiste peygamber efendimiz Allah bir grubun yaptıklarından dolayı toplumun hepsine azab etmez. Ancak o grubu yaptıklarını gördük¬lerinde engellemeye güçleri yetiyorken engellemiyorlarsa Allah o gruba da, o topluma da azab eder buyurur.
A'raf 164 ncü ayette Allah (c.c.) mü'minleri iki gruba ayırmış. Birin¬ci grup kâfirlere nasihat eden, onları kötülükten, kâfirlikten vazgeçirmeye çalışanlar.
İkinci grub ise kâfilerle ilgilenmeyen, Nasıl olsa Allah onları yaka¬cak. Biz karışmayız diyenler. Allah birinci grubu kurtardığını, kâfirleri cezalandırdığını haber veri¬yor. O ikinci grubu hiç zikretmiyor. Alimlerimiz bu ikinci grubunda azap görenler arasında olduğunu söylüyorlar.
|
|
|