ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    MÜSLÜMAN UZMANA İHTİYAC


    “Fatih Sultan Mehmet henüz Edirne valisi iken İstanbul’da olan bir deprem sonucu Ayasofya’nın kuzey bölümü bir tarafa meyletmiş ve yıkılma tehlikesi baş göstermişti.

    Bu durum Hıristiyanları korkuya saldı.

    Şehzade Mehmet, o sırada hayatta olan Mimar Ali Neccar’ı büyük bir dostluk eseri olarak Ayasofya’yı tamir ettirmesi için Bizans hükümdarına gönderdi.

    Bursa ve Edirne’deki büyük camilerin mimarı olan bu usta, dört büyük payanda ile ma’bedi yıkılmaktan kurtardı.

    Mimar, Ayasofya’nın özellikle, Sarıkçı dükkanları olan bölümdeki dayanak duvarlarının içine iki yüz basamaklı bir merdiven yapmıştı. İşin sonunda İmparator, ona bu merdivenleri ne amaçla yaptığını sorduğu zaman, “Gerektiğinde kurşunluğa çıkmak için” karşılığını verdi.

    Bunun üzerine İmparator, Mimar Ali Neccar’ı hediyelere boğdu.

    Edirne’ye dönüşünde Sultan Mehmet’e:

    “Ey Sultanım, dört büyük payanda ile Ayasofya’nın kubbesini kurtardım. Tamir görevi bana kısmet oldu, onu fethetmek görevi de sana düşüyor. Hatta yapacağım minarenin temelini de hazırladım ve üzerinde ilk namazı da ben kıldım” dedi. (İstanbul Kültür ve Sanat Ansiklopedisi, Ayasofya maddesi.)

    Yol çok önemli. Kişinin aldığı eğitim, onun hayat yolunu, uzmanlık alanındaki bakışını da yönlendirir.

    Bizim hayatımızı Kur’anımız yönlendirirse eşyaya o gözle bakar ve değer veririz. Kur’anın yaşanır hali de Mü’min insanlardan görülür. Onun için yaşantımıza dikkat edelim.

    Rabbimiz Kur’anında birçok yerde “Allahın yolu” ifadesini kullanırken bazı yerlerde de o yola “Mü’minlerin yolu” ifadesini kullanıyor:

    “Kim, kendisine yol apaçık belli olduktan sonra Rasüle karşı gelir ve mü'¬minlerin yolundan başkasına giderse, biz onu yöneldiğine kavuştururuz ve cehen¬neme yaslarız. O ne kötü bir dönüş yeridir.” (Nisa süresi ayet 115)

    Ali Neccar’ın davranışını gördük.

    Televizyon haberlerinde gördüm, Arap Emirliklerinde, Arap aleminin en büyük oteli yapılmış. Otelin mimarı, batılı biriymiş. Otelin yapımı bittikten sonra tanıtımı yapılırken Mimar, dünyanın en büyük Haç’ını yaptığını söyleyince anlaşılmış ki otel uzaktan bakıldığında büyük bir Haç olarak görülüyormuş.

    Burada mimara kızmanın hiçbir anlamı yoktur. Adam, hangi kültürle büyümüş ise onun etkisi altında kalır. Adam ateistliğini ilan etse bile yetiştiği ortamın etkisinden kurtulamaz.

    Kur’andaki emir ve yasakların Amel/eyleme dönüşmesi de insanla olacağından “Mü’minlerin yolu” yla ifade edilirken inançlarımız için bile Müminlerin örnek olması ifade ediliyor.

    “Şayet onlar, sizin inandığınız gibi inanmış olsalardı doğru yolu bulurlardı. Eğer yüz çevi¬rirlerse, şüphesiz onlar bir ayrılık içindedirler. Onlara karşı Allah Sana kâfidir. O işitendir, bi¬lendir.” (Bakara süresi ayet 137,ayrıca bak Bakara 133)

    Bakış açıları, kişilerin sosyal, siyasal, ekonomik olaylara bakışını da yönlendirir.

    Bundan iki bin yıl önce Çinli bir bilgin “Bir babanın beş çocuğu olsa, onun malı beşe taksim edilir. Onlarınki de beşe bölününce bunlara yetmez. Bir gün gelir dünya da bu insanlara yetmez” demiş.

    Eğer Edison (1847-1931) un babası “soframa ortak olmasın” diye doğum kontrolü yapsaydı insanlık uzun zaman ampulün ışığından yararlanamayabilirdi.

    Uzmanlarımızı seçerken dikkat edeceğiz.

    Bir zamanlar yeryüzündeki ağaçların hesabını, yakıt olarak onların tüketiminin hesabını yapanlar, çok yakında dünyada tek ağaç kalmayacak” demişlerdi. Ancak gören bir göz, kömürü buldu. Derken bu kahinler kömür rezervlerinin hesabını yaparken de petrol keşfedildi.

    Petrolün de rezervlerinin hesabı yapıldı ve tükeneceği tarih de belirlenip, insanları soğuk haberlerle üşütecekleri sırada, güneş enerjisi haberi gönülleri ısıttı. Bundan iki yüz sene öncesinin insanına “Endişe etme yarın su gibi bir madde ısıya dönüştürülür” denilse aklınızdan şüphe ederdi.

    Rabbimiz: “O Allah ki, yeryüzünde olanların tamamını sizin için yaratan, sonra göğe yö¬nelip yedi kat sema olarak donatan Odur. O her şeyi bilir.” (Bakara süresi ayet 29) ayetiyle asıl olanın insan olduğunu vurgularken, inancını kaybeden insanlara göre asıl olan maddedir.

    Bu iki insandan Müslüman olan insanı öne alırken, inanmayan insan ise maddeyi, parayı öne alır ve o maddeyi elde etmek için bir milletin tamamını öldürebilir, sefalete terk edebilir.

    Onun için uzmanın da Müslüman olanına önem verelim.