ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    MÜSLÜMANLARIN YANLIŞLAR


    Geçen gün Milligazete’deki yazılarımı düzenli olarak okuduğunu, Tv5 deki Tefsir derslerimi izlediğini söyleyen biri bana “Bu güne kadar hiçbir Müslüman cemaatin, gurubun, şahsın aleyhine tek kelime söylemediniz. Bunlar hata işlemiyorlar mı, yoksa sen mi görmüyorsun?” dedi.

    Ben de ona “Müslümanların hatası amelde, kafirlerin hatası temelde.

    Müslümanların hatasını yazacağım günler de inşaallah gelecektir.

    Allah hepimize benim o hataları yazacak günleri göstersin” dedim.

    Ne zaman gelecek o günler?

    Temelden yanlış yapan kafirlerin hatası düzeltilince sıra amelde hata yapanlara gelecek.

    Temeli yanlış olan kafirler, dünyanın her tarafında Müslüman veya Müslüman olmayanların kanını akıtırken, elinde kalem olanlar da onlara asker hazırlar gibi inkar fırtınaları estirirken ben, İman evinin tezyinatında kusuru olan kardeşlerimle uğraşarak hem kendi gücümü hem de o kardeşimin gücünü zayıflatır mıyım?

    Kafirlerin yanlışını düzeltip sıra Müslümanlarınkine geldiğinde o zaman sen beni gör, bak ne hatalı işlerimi ve sözlerimi piyasaya sürer ve onları düzeltmek için ne gayretler gösteririm ben.

    Belki kendi yanlışlarımı düzeltirken başkalarının yanlışına da sıra gelmeden bu dünyadan gidebilirim” dedim ona ve epeyce bu konuyu anlatmaya kendi hatalarımdan örnekler vermeye çalıştım.

    Sakının, aman ha sakının. “Mürteci Müslüman, şeriatçı Müslüman, İslâmcı, tarikatçı Müslüman, fundamantalist Müslüman, radikal İslâmcı, ılımlı İslâmcı, hoşgörücü Müslüman, layt Müslüman, Vahhabi Müslüman, mutaassıp Müslüman, hızbullahi Müslüman, mücahid Müslüman, barışçı Müslüman, siyasal İslamcı, aşırı dinci, selefi Müslüman, şii Müslüman, sufi Müslüman” diyerek damgalanan veya deli gömleği giydirir gibi bize, bizim istemediğimiz ismi verenlerin ve bizi karşı karşıya getirmeye çalışanların oyununa gelmeyelim.

    Bu kelimeleri, kendileri benimsemiş olsalar bile madem ki, benimsediği adın bir bölümü İslâm’dır, Müslüman kelimesidir, işte o isim hatırına yine de o isim hatırına ona karşı kötü düşünceler beslemeyeceğiz.

    Biz, kendimizi “Müslüman” kelimesinin dışında bir kelime ile veya “Müslüman” kelimesine takılan bir kelime ile tanıtmayacağız. Tanıtan kardeşlerimizi de uyaracağız ve şu ayeti kelimeyi hatırlatacağız:

    “Allah’a da'vet eden, amel-i salih işleyen ve "Ben Müslü¬manlarda¬nım" diyenden daha gü¬zel sözlü kim vardır?” (Fussılet süresi ayet33)

    Kimse yoktur. Ve biz, bu güzel kardeşlerimizle tatlı dil, güler yüz ve bal gibi sözlerle konuşacağız. Şimdilik aramızda kırgınlık olsa bile ilerde sıcacık dost oluvereceğiz. Rabbimize kulak verelim:

    “İyilikle kötülük denk değildir. Sen kötülüğü en güzel olanla defet. Bir de bakmışsın ki, seninle ara¬sında düşmanlık olan kişi sanki sıcacık bir dost olu¬vermiş.” (Fussılet süresi ayet 34)

    İlerde yüzüne bakacağımız, dost olacağımız insanlara el yarası veya dil yarası açmamaya dikkat edelim.

    Kur’anın bize öğrettiği bir duayı bu günlerde biraz daha fazla okuyalım:

    “Rabbimiz, bizi ve bizden önce imanla geçip giden kardeşlerimizi bağışla.

    İman edenlere karşı gönlümüzde hiçbir kin bırakma.

    Rabbimiz, şüphesiz sen şefkatlisin, merhametlisin” (Haşr süresi 59/10)