ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    MAKAMDA ZEVAL VAKTİNİ UNUTMAMAK GEREK


    MAKAMDA ZEVAL VAKTİNİ UNUTMAMAK GEREK

    07/11/2019/Prşmb/Milligazete

    27 Mayıs 1960 darbesinden sonra iktidara doğru koşan iki gurup vardı: 

    Biri, İslami gayreti olan ama neyi nasıl yapacağını bilmeyen guruptuk,

    İkincisi, kendini komünist veya sosyalist diye isimlendiren gurup vardı.

    Devlet imkanlarıyla geçinenler, “Kral öldü yaşasın kral” diyenler, çıkar putunun üstüne kim oturursa onlara yağ çekenlerin öyle bir derdi yoktu şimdi de yok. Onlara da “Adı değmezler” diyelim.

    Birinci gurup sessizce hedefe doğru yol almaya devam etti.

    İkinci gurubun içinden kapitalist olanları dernek yönettiler, bildiri yazdılar, slogan terceme ettiler, dolar kaptılar, güzel soydular, köşeyi döndüler.

    Fakir Anadolu çocuklarını, sokaklara saldılar, kafa kırdırdılar, araba yaktırdılar, camları indirttiler, öldürüldüler, sağ kalanları, ırgatlıktan emekli oldular.

    Bu ikinci gurubun başarısızlığı kendilerinden kaynaklanmıyordu, kökleri yoktu. 

    Nice iyi niyetli, yanlış yollu yiğitler, heder edildi.

    İslami kesim, evlerde, yurtlarda, kurslarda, kamplarda sessizce hedefe doğru yürüdüler.

    1969 da merhum Erbakan hocayla organize oldular.

    Bir gün Yılmaz Bayat bey, Milligazete yazarlarını topladı ve sohbetten sonra “Herkes, üç dakikada meramını anlatsın” dedi ve yanındaki arkadaştan başlattı.

    Hepsi, özel ve güzel şeyler söylediler. Yaşlı bir arkadaşımız, Beş dakikada bir başka gazeteyi övdükten sonra, “Biz de onun gibi olalım” dedi ve bitirdi.

    Sıra bana gelince “O bahsettiğiniz gazete, bu güne kadar bir çok başbakan düşürmüştür ama bir tek Başbakan çıkaramamıştır. 

    Milli görüş ve Milligazete (Bu günkü rakamla) İki Cumhurbaşkanı ve beş Başbakan çıkarmıştır” dedim, iki buçuk dakikada bitirdim ve yazarlarımızdan güçlü bir alkış alıverdim.

    Bu günkü, Cumhurbaşkanı, İmama-Hatip okulundan mezun.

     Basının amiral gemisi diye bilinen gazetenin başına da bir İmam-Hatip mezunu gelmiştir.

    Neyi nasıl yapacağımızı bilmediğimiz gibi İslam’ı öğrenmeme konusunda da ısrar ediyoruz.

    İslam’ın iktidarını anlatmak yerine, Müslümanın iktidar olmasını öğrenmiş ve öğretmişiz.

    Yine de zevale doğru giderken öğle namazının vaktini geçirmeden nasıl acele ediyorsak, İslam'ın bütün emirlerini yerine getirmede acele edilmeli.

    Kötü işlerde acele edilmemeli ve dönülmeli ama iyi işlerde acele edilmeli.

    Firavun ve adamları, Musa aleyhisselamı adım adım izlerken, Musa aleyhisselam, yapacaklarını aceleyle yaptığını anlatır:

    قَالَ هُمْ أُولَاءِ عَلَى أَثَرِي وَعَجِلْتُ إِلَيْكَ رَبِّ لِتَرْضَى

    “(Musa) Dedi ki: ‘Onlar benim izim üzerindeler. Rabbim, sen razı olasın diye acele ettim." (Ta-Ha süresi ayet 20/84) 

    Bu günün işini yarına bırakmayalım.

    “Bu günün nefesini yarın alayım” demeden alelacele nefes aldığımız gibi bu günün işini de yarına bırakmamalı.

    Fıkıhta, güneşin tam tepe noktasına geldikten sonra batıya meyletme esnasına “Zeval” vakti denir.

    Ömrümüzün, gücümüzün, güzelliğimizin, zenginliğimizin, özetle sahip olduğumuz her şeyin bir zevali vardır.

    Her gün hayata atılırken, gözlerimizi güneşe dönüp bakarak kendimize her anımızın zevale doğru gittiğini hatırlattığımız gibi, gönlümüzün en süslü yerine de:

    كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ

    (Yer) üzerindeki her şey fanidir. 

    وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ

    “Celal ve İkram sahibi Rabbin yüzü (zatı) baki kalacaktır.” Ayetini nakşedelim (Rahman süresi ayet 55/25-26)

     “Filanların gözüne girdikten sonra” demeyelim.

    O, kimseye nasip olmamış.