ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    MAZERET MASKESİYLE KENDİMİZİ GİZLEYEMEYİZ


    MAZERET MASKESİYLE KENDİMİZİ GİZLEYEMEYİZ
    26/08/2019/Pzrts/Milligazete
    “Parasız olmaz” “Para kimde söz onda”
    “Basacaksın parayı, yallayacaksın k….leri” gibi sözler hiçbir Müslümana yakışmaz.
    Yal ile, yanında duranlar, yal bitince yal vereni yerler.
    Tarihin her döneminde böyle olduğu gibi, son on beş yılda yalla yakınlaştırılanlar yal verene saldırdılar.
    Para, servet, ekonomik güce güvenmek, İslam öncesi kafirlerin mantığıdır.
    Yetim ve maddi yönden fakir olan sevgili peygamberimize Kur’an-i Kerim indirilmeye başlayınca kafir mantığı harekete geçti ve:
    وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ هَذَا الْقُرْآَنُ عَلَى رَجُلٍ مِنَ الْقَرْيَتَيْنِ عَظِيمٍ
    “(Kâfirler) : "Bu Kur'ân, şu iki şehirden (Mekke ve Taif) birinde olan, büyük bir adama indirilmeli değil miydi?" dediler.” (Zuhruf süresi ayet 43/31)
    Ama Allah’ın rahmetiyle o yetime iman edenler, İspanya’dan Pekin’e kadar ülkeleri adalet havası estirerek huzur içinde yaşattılar.
    Şu anda fakirliğin arkasına sığınan, “Param olsaydı ben, ne hizmetler yapardım” diyen hiçbir Müslümanın fakirliği, sevgili peygamberimizin fakirliğine yaklaşamaz.
    Sevgili peygamberimizin hanımı, bütün Mü’minlerin annesi Hazreti Aişe (Allah ondan razı olsun) anamız anlatıyor:
    عَنْ عَائِشَةَ ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا ، أَنَّهَا قَالَتْ لِعُرْوَةَ ابْنَ أُخْتِي إِنْ كُنَّا لَنَنْظُرُ إِلَى الْهِلاَلِ ثُمَّ الْهِلاَلِ ثَلاَثَةَ أَهِلَّةٍ فِي شَهْرَيْنِ وَمَا أُوقِدَتْ فِي أَبْيَاتِ رَسُولِ اللَّه صلى الله عليه وسلم نَارٌ فَقُلْتُ يَا خَالَةُ مَا كَانَ يُعِيشُكُمْ قَالَتِ الأَسْوَدَانِ التَّمْرُ وَالْمَاءُ إِلاَّ أَنَّهُ قَدْ كَانَ لِرَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم جِيرَانٌ مِنَ الأَنْصَارِ كَانَتْ لَهُمْ مَنَائِحُ وَكَانُوا يَمْنَحُونَ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ أَلْبَانِهِمْ فَيَسْقِينَا.
    İki ay geçerdi de Allah Rasülünün evlerinde ateş yakılmazdı (Yani yemek yapılmazdı) “Ne yerdiniz?” dedim” “İki siyah şey, yani hurma ve su, ancak bir de Allah Rasülünün komşuları vardı, onların hediye ettiği sütlerini içirirlerdi” dedi. (Buhari K. Hibe bab 1, Müslim, K. Zühd bab 1)
    Buyurun, hangi Müslüman, iki ay su ve kuru üzümle, veya su ve katıksız ekmekle vakit geçirirken 24 saatinin her dakikasını İslamı yaşamak ve yaşatmak için koşturuyor?
    Ama ben anadan ve babadan yetim kalmışım. Beni yakın akrabalar büyütmüş. Ben ne yapabilirim ki…?
    Sevgili peygamberimiz de hem anadan hem babadan yetim kaldı.
    O, kıyamete kadar gelecek bütün yetimlerin örneğidir, moral kaynağıdır.
    Yetim, Allah yolunda olursa, Allah celle celalüh, onu iki dünyada da yüceltir, örnekte olduğu gibi.
    Okulda en yakın arkadaşım, evde en yakın akrabam karşıma dikiliyor mazereti de geçersizdir.
    Sevgili peygamberimizin karşısına dikilenlerin en önünde amcası Ebu Leheb geliyordu.
    Yalnız aile sohbetlerinde karşı gelmiyordu Ebu Leheb, Mekke’nin çevresinde kurulan Fuarlara katılan yabancı kafirlere İslam’ı tebliğ ederken hemen arkasında duruyor ve “İnanmayın, yeğenimdir, delirmiştir…” diye onu hemen yalanlıyordu.
    Hangimize böyle bir şey yapıldı?
    28 Şubat döneminde de bir camiye ait konferans salonunda herkese açık tefsir derslerimi devam ettirirken salonun anahtarını cami imamından alan müftü, “Bundan sonra sohbet olmayacak” dedi
    “Şikayet veya baskı mı var?” dediğimde, “Hayır, hiç biri yok, baskı olmaması için tedbir aldım” dedi.
    O müftünün adını sormayın, hepimiz, bulunduğumuz yerde onun gibi davranmıyor muyuz?
    “İslami hizmetlerimi öne çıkarırsam hemen bulunduğum yerde dışlanırım” diyenlere, sevgili peygamberimizin de dışlandığını, boykot edildiğini, ekonomik ambargoya tabi tutulduğunu hatırlatırım.
    Karanlıklar okuluna tayin edilen Müslüman, dışlanmamak için ve onların gözlerini İslam’ın aydınlığı ile aydınlatarak kamaştırmamak için gönlündeki iman ışığını söndürme kararı alıyor.
    Para karışlığında ayet satmadığına kendini inandırıyor.
    Aldığı para da her sene şikayet ettiği maaş.
    Günümüzün dayanılmaz işkencesi, siciline işlemek, kınama cezası almak, sürgün ve atılmak.
    Göze alamadığımız bunlar ama kürsüye çıktığımızda Yasir ve Sümeyye (Allah onlardan razı olsun) çiftinin İslam’ın ilk şehidi diye başlayan vaazlarımızda cemaati hüngür hüngür ağlatırız ama kınama cezasından ürkeriz.
    Sevgili peygamberimiz için Mekke parlamentosu toplanmış ve hapsetme, öldürme veya sürgüne gönderme alternatiflerini tartışmışlar ve öldürmeye karar vermişler.
    Rabbimiz bu olayı şöyle haber verir:
    وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللَّهُ وَاللَّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ
    “Hani, o kâfirler seni hapsetmek, öldürmek veya çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kurarlar, Allah da tuzaklarını bozar. Allah, tuzak kuranlara karşılık verenlerin en hayırlısıdır.” (Enfal süresi ayet 8/30)
    “Örneğimiz ve önderimiz” sevgili peygamberimiz, gece Medine’ye gizlice hicret edince, doğduğu, büyüdüğü, elli üç yılını geçirdiği, yurdundan uzaklaşınca, “Yakalayana 100 deve” diye ilanlar asılmıştır.
    Mekke’de namaz kılarken secde halinde iken boynunun üzerine yeni kesilmiş devenin işkencesini atmışlar kafirler.
    “Hocam çoluk çocuk olmasa ben yapacağımı biliyorum” diyenler, sevgili peygamberimizin dört kız, üç oğlunun olduğunu hatırdan hiç çıkarmasınlar.
    İslam, helal yoldan kazanılan, zekatı ve sadakası verilen zenginliğe karşı değildir.
    Yeter ki Müslüman, zengin veya fakir halinde değişime uğramasın.
    Ayette haber verildiği gibi, alınana üzülmesin, verilene sevinip şımarmasın:
    لِكَيْلَا تَأْسَوْا عَلَى مَا فَاتَكُمْ وَلَا تَفْرَحُوا بِمَا آَتَاكُمْ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ
    “(Her şeyi yazdı) Ki, kaybettiğinize yerinmeyesiniz, size ver-diklerine de sevinmeyesiniz, Allah kendini beğenen, çok öğünen kimseleri sevmez. ( Hadid süresi ayet 57/23, Al-i Imran süresi ayet 3/153)