ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    MEVLÂNANIN DİLİYLE KAFİRLER


    MEVLÂNANIN DİLİYLE KAFİRLER

    Batı, aklı son haddine kadar gerdiği, bundan ileriye daha gidilemez dediği bir anda Mevlana’nın eserini okuyunca hatır ve hayallerine gelmeyen şeylerin kendilerinden yedi yüz yıl önce söylenmiş olmasını hayretle karşılıyorlar ve ona o sözleri söyleteni araştırıyorlar.

    Fransız, Profesör Dr. Eva de Vitray Meyerovitch’in Müslüman olmasına sebep oluyor ve “İslam’ın Güler Yüzü” diye Cemal Aydın beyin terceme ettiği eseri yazıveriyor.

    Mevlana da avcı kuşlar gibi kendisine yaklaşanları doğruca Kur’an’a çekiyor.

    Kur’an’ın manasını, yine  Kur’an’dan sor. Veya  Kur’an’a aşık olandan sor.

    Ki  O, Kur’an’a  candan Kurban olmuş, ruhu Kur’an’ın kendisi kesilmiştir.

    Gülde yağ tamamen mahvolsa, ister onu gül, ister yağ diye kokla. (Mesnevi, Amil Çelebioğlu tercemesi 5/3137-3139)

     Saman ve arpayla beslenen  kurban olur. Hak nuruyla beslenense  Kur’an olur. (Mesnevi, Amil Çelebioğlu tercemesi 5/2487)

    Yarı  tarafın misk, yarı tarafın pisliktir.  Pisliği azalt da miski artır. (5/2488)

    Beden  mi’desi  seni samanlıktan yana çeker, gönül mi’desi ise  güzel koku (Kur’an ) dan yana çeker (Mesnevi, Amil Çelebioğlu tercemesi 5/2485)

    Ve Mevlana, kafiri gavurluğundan iğrendiriyor:

    “Tenler, ağzı kapalı testi gibidir. Ama testinin içinde ne var? Ona bak.” (Mesnevi, Amil Çelebioğlu tercemesi 6/666)

    “O beden testisi abı hayatla, bu beden testisi ise ölüm zehriyle dolu.” (Mesnevi, Amil Çelebioğlu tercemesi 6/667)

    “Sözdeki ortaklık sende bendedir. Kafirle müminin birliği ten yönündendir.” (Mesnevi, Amil Çelebioğlu tercemesi 6/665)

    Müminle kafir, ırk yönüyle, renk yönüyle aynı olabilir. Taşıdıkları kan, konuştukları dil aynı olur ama kafir, yüreğinde zehir taşırken mümin o zehirin panzehirini taşır.

    “Kafir karga gibi, mümin bülbül gibidir. Kafir pislik gibidir. Mümin su gibi temizleyicidir. Kafirler, yılanlar gibi zehir saçarlar, müminler arı gibi kovandaki şeker ambarlarını balla doldururlar.”

    “Bir baksana cihan savaşla doludur. Zerreler bile Müslüman’la kafir gibidirler”

    “Bir zerre sağa uçmada, öbürü sol tarafı istemede.” (Amil Çelebioğlu 6/28-32)

    “Bana gaibe iman edenler lazımdır. Onun için fena alemi olan dünyanın ahirete bakılacak penceresini kapatalım.” (Mesnevi,Tahir-ül-Mevlevitercemesi  3622)

    “Mümin, temiz ve ziraata elverişli toprak gibidir. Kafir ise çorak ve kötü bir yerdir. Mümin melek gibidir. Kafir ise şeytan ve canavar gibidir.” (Tahir-ül-Mevlevitercemesi 271)

    “Müminle kafir, iki tarafın şeklinin birbirine benzemesi caizdir. Acı suyunda, tatlı suyunda duruluğu vardır.” (T.M. 273)

    “Bilmiş ol ki, tatlı suyu acı sudan ayırt edecek olan zevk sahibidir. (T. M. 273)

    “Sende kafirden bir kaf, yani küfür bir itikat bulundukça kafirler gibi kokmuş bir şehvet yerisin” (Tahir-ül-Mevlevi 1229)

    “Kafirleri kokmuş” insanlar olarak değerlendirirken Tevbe suresinin 28 inci ayetinde “Müşrikler necistir” ifadesine işaret ediyor.

    “Kindar, paslı yürek, katran kalpli, yılan dilli, sansar dişli, akrep ağızlı, bakışları ve sevgileri eğri” Bütün bu sıfatları Mevlana Allah kelamını dinlemeyen, peygamberin bal gibi sözlerini zehir kabul eden kafirler için kullanıyor. (T.M. 2568-2576)

    O zaman adama sorarlar: Tatlı dilli mü’minle yılan dilli, akrep ağızlı, sansar dişli kafir aynı köy veya şehir veya evde nasıl dururlar?

    Mevlana cevap veriyor:

    “Nar/ateş ehli ile nur ehli görünüşte karışıklar. Ancak aralarında Kaf dağı kadar engel vardır.” (T. M. 2577)

    “Mesela, maden içinde altın ile toprak karışıktır. Fakat ikisinin mahiyyeti arasında çöl ve vakıf han vardır.” (T.M. 2578)

    “Yine inci ile boncuk bir gerdanlıkta bulunur. Bir han /otel de bir gece kalacak iki misafirin karışması gibidir.” (T.M. 2579)

    “Nar/ateş ve nur ehli olanları yani cehennemlikleri ve cennetlikleri bir dükkanda çalışan esnaf gibi gör. Birlikte çalıştıkları halde aralarında bir engel vardır,birbirlerine karışmazlar.” (T.M: 2576)

    Mevlana mü’mini tatlı denize, kafiri acı denize benzetir.

    “O denizin yarısı tatlı. Rengi de ay gibi parlak” “Diğer yarısı yılan zehiri gibi acıdır. Lezzeti acı olmakla beraber rengide katran gibidir.” (T.M. 2580-2581)

    “Her iki deniz, yani mümin ve kafir, deniz suyu gibi dalgalanır ve çarpışır.” (T.M. 2582)

    “Sulh/barış dalgaları çarpışır ve göğüslerden kinleri koparır.” (T.M. 2582)

    “Cenk dalgaları ise bir başka şekilde çarpar, muhabbet ve şefkatleri alt üst eder.” (T.M. 2586)

    Özetle şunu söyleyeyim ki Allah’ı inkar eden, İslama karşı cenk başlatanlarla bizi bir otelde, salonda buluşturmak değil bir kazanda kaynatsalar buharımız ayrı çıkar.