ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    MEYDANLARDA YALNIZ MÜSLÜMANLAR VAR


     

    MEYDANLARDA YALNIZ MÜSLÜMANLAR VAR

    Bir çok derneğin kapısında “Üye olmayan giremez” yazısı vardır.

    Bir partiye üye olan bir başka partiye üye olamaz kuralı vardır.

    Kamu ve özel binalara girerken kapıda kimlik bırakmanızı isterler

    Ama bütün derneklerin ve partilerin üyeleri yalnız camide birleşebilirler.

    Orada kişinin derneği, partisi, ırkı dili sorulmaz.

    Ezanı Muhammedi de “Hayye alel felah/Haydin kurtuluşa sesini duyduklarında sanki kurtuluşun yolunun ancak camideki birlikten geçtiğini bilirmişçesine camiye koşarlar.

    Cumartesi günü Eyüp Sultan camisinin içi, dışı, iç avlusu, dış avlusu ve camiye insan nehrini akıtan sokakların hepsi dopdoluydu.

    “İğne atsan yere düşmez” derler ya işte öyle idi.

    Anadolu topraklarında hiç bir insanın kabri, Eyup Sultan’ın (Allah ondan razı olsun) kabri kadar ziyaretçi görmemiştir.

    Bunun da temelinde Sevgili peygamberimize ev sahipliği yapmasının hatırına yapılan bu ziyaretler aslında sevgili peygamberimize olan sevginin görüntüsüdür.

    Camiye girdiğinizde ise okunan, bizi biz yapan, bize edebi ve edebiyatı öğreten, hak ile batılı, iyiyle kötüyü, hayırla şerri ayırt eden Kur’an-i Kerim, huşu içinde dinleniyor.

    Seçilmiş insanların toplandığı parlamentoda kavga ve kargaşayı, yakası açılmamış küfürlerin havada uçuştuğu  görülür ve duyulurken camilerde sessizliğin sesinin verdiği huzuru yaşar her ırk ve renkten Müslümanlarımız.

    “Ama hocam, oradaki birlik cami avlusunun dış kapısına kadardır. Kapıdan çıkınca kavga başlıyor” denebilir.

    Söylenen doğru gibi görülebilir.

    Altmış-yetmişli yılları yaşayanlar bilirler.

    Ülke, sağcılar ve solcular diye iki kampa ayrılmıştı.

    İslamcılar, burnuna vurulmak için, itilip kakılmak için adı geçerdi.

    Polis teşkilatı polder ve polbir olarak ikiye ayrılmıştı bu günden beter tayin ve atamalar yapılırdı.

    Üniversitelerde Komünistlerin ağırlığı hissediliyordu.

    Sağcılar da eksik değildi.

    Zaman geçti, devran değişti, komünizm umulmadık bir yılda içi çürümüş zakkum ağacı gibi göçüverdi.

    “Biz komünist değildik sosyalist idik, sosyal demokrattık” diyerek çarklar başladı.

    Bir çoğu da içinde ışıl ışıl taşıdığı İslami ışığının etkisiyle İslami hizmetlere hız verdi.

    Bu günlerde talihsiz kavga İslamcı kurumlar arasında başladı.

    Ama karamsarlığa yer vermeyin. Her iki tarafın da, dünyadaki bütün İslami akımların da  yanlışlarından ders almaları, yanlışlardan dönüp Allah’tan af dilemeleri için bu kadir gecesinde Allah rızası için dua ediniz.

    Ama bu kavgada eski solcu, eski komünist, eski ateist ve ...istliğin her çeşidine bulaşmış insanlarımızdan yazar, çizer, profesör, sanatçılarımızın hepsi bu iki guruptan birine yaslanmak ve onlara hizmet etmek durumunda kaldılar.

    1991-92  yıllarında Cuma dergisinde yayınlanan bir röportajımda da iki Müslüman gurup arasındaki çatışma sorulmuştu.

    Cevabımda “Meydan bize kalmış. Meydanda kimsecikler yok.

    Köşe başlarında sinmiş eski tüfekler, ikisi arasında taraf tutma durumunda kalmışlar.

    Bunlar da kavga eder gibi görülürler ve sonunda o eski tüfeklerin hepsi iki taraftan birine katılırlar.

    İki taraf da birbirleriyle kucaklaşınca arkasındakiler de kucaklaşmış olurlar.” Demiştim.

    Bizi birbirimize karşı düşman kılan sağcılık, solculuk, komünistlik, sosyalistlik, liberallik, ateistlik, batı hayranlığı, Amerika kulluğu yok olmaya yüz tuttu.

    İşte bu günlerde hiç bir insanı kendimize ve kendi görüşlerimize davet etmeyelim.

    Allah’ın kitabına, Rasülünün sünnetine davet edelim ama onu ilk önce biz hakkıyla öğrenelim ve hayata tatbik edip örnek olalım..