ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    MOĞOL BOZUNTUSU


    MOĞOL BOZUNTUSU

    16/04/2018

    Dünya, en yıkıcı işgal ve istilasını Şaman dininden olan Moğollar tarafından görmüştür.

    Cengiz han ve torunu Hülagu’unun tahribatı gibisi görülmemiş.

    Hülagu, Bağdat’ı işgal ettikten sonra kıpırdayan tek insan bırakmamış ve öldürmüş.

    Kütüphanelerin tamamı yakılmış.

    Devlet başkanı Mu’tasım, keçeye sarılarak atın arkasına bağlanmış ve sürünerek öldürülmüş.

    İnsansız ve de insan cesedi kokusundan kendisi de orada kalamamış.

    İslam aleminde bir kısım insanlar “İslam’ın sonu geldi, kıyamet yaklaştı” diye sızlanırken, bir kısmı da talebesiyle beraber bir eline kılıcını, öbür eline kitabını alıp cepheleri hem savaş alanı hem medrese alanı yapmışlar ve başarmışlar.

    Bu zalim Hülagu, 150 yıldır varlığını sürdüren Haşhaşilerin  Alamut kalesini yerle bir etmiş ve Müslümanların içinden çıkan kurdu yok etmiş.

    Tarihçilerin ihtilaflı rakamlarına göre 3 milyon ile 6 milyon arasında kafir ve Müslüman insan öldürmüşler.

    Bu beladan kurtulmak için Semerkand, Buhara, Fergana, Azerbaycan…gibi yerlerde oturan Müslüman Türkler, batıya doğru iltica ederek Anadolu’daki Müslümanlara iltica ile güç kazandırmışlar.

    Bir taraftan askerlerin eğitimi ve sayısı artırılırken öbür taraftan medreselerin eğitimine hız verilmiş.

    Yakılan kitaplardan daha fazlası yazılmış.

    Bu sefer ilimde Semerkand ve Mısır öne çıkmış. Sadeddin Taftazani, Seyyid Şerif Cürcani….gibi allameler yakılan kitaplardan daha fazlasını yazmışlar.

    Moğollar, Mushafları yakmışlar ama hafızalarda olan Kur’an-i Kerimi ve Hadisi Şerifleri yakmaya kimsenin gücü yetmez.

    30 Mart günü Doğubayazıt’ta idim. 31 Mart günü Ağrı, 01 Nisan günü de Erzurum’da idim.

    Doğubayazıt’tan Erzurum’a kadar yol boyunca, Hülagu bozuntusu Amerika’nın, camileri ve Kur’an kurslarını bile bombaladığı Afganistan’dan, ülkemize sığınan gencecik insanların yol boyunca karınca kateri gibi dizili bir şekilde yürüyüşlerini gördüğümde hatırladım yeniden diriliş zamanının geldiğini.

    Parçalanan Selçuklunun beylikler döneminde dirilişi gibi bir dirilişin bütün şartlarının oluşmaya başladığı görülüyor.

    Zalimin zulmünü yazmaya gerek yok.

    Her evde değil her yürekte denizlerin söndüremeyeceği yangınlar çıkardılar.

    Bu yangınlar, enerjiye dönüştürülürse, yeniden İslam’ın adaleti yeryüzüne hakim olabilir.

    Boyun eğen ve boyun eğdiren eğitime de başkaldırmalı.

    İmam Ebu Hanife’nin talebesinden olan Abdullah bin Mübarek gibi, cepheyi medrese, medreseyi cephe yapmalı.

    1492 de Endülüs İslam Devletinin son devlet başkanı Ebu Abdullah gibi ağlamanın faydası yok.

    Tarık bin Ziyad gibi bizi bağlayan mal, servet, saltanat, şöhret, koltuk, rütbe, bilgi gururu gibi şeyleri yakıp enerjiye dönüştürmeli.