ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    NASIL BİLİRSİNİZ BU ADEMİ


    NASIL BİLİRSİNİZ BU ADEMİ

    Müslüman olan herkes, “Musalla Taşı” na yatacak ve tahtadan tabut içinde dünyada yaptıklarının karşılığını görmek üzere kabre gönderilecek.

    Namazı kılındıktan sonra “Nasıl bilirsiniz bu ademi” diye sorulacak.

    Cenazeyi tanıyanlar, iyiliklerini gözlerinin önüne getirerek “İyi biliriz, Allah rahmet eylesin” derler.

    Tanımadığı halde namaza katılanlar da “Allah rahmet eylesin” diyerek dua ederler.

    Musalla taşına getirilmiş bir cenazenin din düşmanı mıydı diye araştırılması yapılmaz.

    Kafir ise ölü o namazdan hiç bir fayda sağlamaz.

    Namazı kılanlar yine de namaz kılma sevabını alırlar.

    Cenaze evine gelenler de vefat edenin iyiliklerinden bahsederek ölü sahiplerinin gönlünü hoş etmeye çalışırlar.

    Herkes, her yerde her zaman iyiliklerden, güzelliklerden bahsederse toplum iyilik tarafına akar.

    Evinin etrafını temiz tutup güller, çiçeklerle süsleyenler güzel kokular içinde yaşarlar.

    Evin içini dışını temiz tutmayanlar, sineklerle, pirelerle, bitlerle yaşarken kendi ahlaklarını da bozarlar.

    Ölüm de doğum da hayatımızın iki gerçeğidir.

    Doğumumuzu Ezanla başlattığımız, gülerek, dualarla, sağlık dileklerimizle, sevinçle başlattığımız gibi, ölümüzü de okunan Ezanın namazıyla sonlandırıp yine vefat edenin iyiliklerini analım ki dinleyenler, öldükten sonra geri de kalanın hoş bir sada olduğunu anlasınlar.

    Vefat edenin geride bıraktıklarına taziye ve teselli için gidenler de iyiliklerinden bahsederlerse hem acılarını hafifletirler hem de varislerin düzelmesine sebep olurlar.

    Enes bin Malik anlatıyor:

    أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ يَقُولُ

    مَرُّوا بِجَنَازَةٍ فَأَثْنَوْا عَلَيْهَا خَيْرًا فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَجَبَتْ ثُمَّ مَرُّوا بِأُخْرَى فَأَثْنَوْا عَلَيْهَا شَرًّا فَقَالَ وَجَبَتْ فَقَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ مَا وَجَبَتْ قَالَ هَذَا أَثْنَيْتُمْ عَلَيْهِ خَيْرًا فَوَجَبَتْ لَهُ الْجَنَّةُ وَهَذَا أَثْنَيْتُمْ عَلَيْهِ شَرًّا فَوَجَبَتْ لَهُ النَّارُ أَنْتُمْ شُهَدَاءُ اللَّهِ فِي الْأَرْض

    “Ashab-ı kiram bir cenazeye uğradılar ve onu övdüler. Allah’ın rasülü de “Vacip oldu” dedi.

    Bir başka cenazeye uğradıklarında onun kötülüklerini saydılar. Allah rasülü “Vacip oldu” dedi.

    Ömer (Allah ondan razı olsun) “Ne vacip oldu” diye sordu.

    Allah Rasülü iyilikleriyle andığınıza cennet vacip oldu, kötülükleriyle andığınıza cehennem vacip oldu. Siz, Allah’ın yeryüzündeki şahitlerisiniz” buyurdu.

    (Buhari, Sahih, K. Cenaiz, bab 84 Senainnasi alel meyyit, Müslim, Sahih, K. Cenaiz, bab fi men yüsna aleyhi, Hadis 1578)

    Tabiidir ki, bir adam hakkında “İyidir” diyenin de iyi olması, iyilik ölçüsü İslam olması gerekir.

    Sevgili peygamberimiz hakkında kafirlerin söyledikleri kötü sözlerin hiç bir değeri olmadığı gibi, çağımızda da işi hep kötülük olanların iyi insanlar hakkında söylediklerinin hiç bir değeri yoktur.

    Bu çağın şahitlerinin de gerçek Müslümanlar olduğunu Rabbimiz haber veriyor:

    وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتِي كُنْتَ عَلَيْهَا إِلَّا لِنَعْلَمَ مَنْ يَتَّبِعُ الرَّسُولَ مِمَّنْ يَنْقَلِبُ عَلَى عَقِبَيْهِ وَإِنْ كَانَتْ لَكَبِيرَةً إِلَّا عَلَى الَّذِينَ هَدَى اللَّهُ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ (143)

    “Böylece sizi insanlara karşı  (her türlü aşı­rı­lıktan uzak) orta (yolu izleyen,adil) bir ümmet kıldık ki insan­lara karşı (doğruluğun) şa­hitleri ola­sınız ve rasül de size şahit ol­sun. Sen'in üzerinde bu­lundu­ğun Kâ­be'yi kıble yapmamız, rasüle uyanlarla iki topuğu üzerine geri dönenleri ayırdetmek içindir. Şüp­hesiz bu büyük (bir olay)'dür. An­cak Allah'ın kendilerini doğru yola ilettiği kişilere (bü­yük ve ağır) değildir. Al­lah imanınızı boşa çıkarmaz. Şüp­hesiz Allah insanlara şefkat eden ve esirge­yendir.” (Bakara süresi ayet 14

    Sevgili peygamberimiz:

    1905 - حَدَّثَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلَانَ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ الْحَفَرِيُّ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ زِيَادِ بْنِ عِلَاقَةَ قَال سَمِعْتُ الْمُغِيرَةَ بْنَ شُعْبَةَ يَقُولُ

    قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا تَسُبُّوا الْأَمْوَاتَ فَتُؤْذُوا الْأَحْيَاءَ

    “Ölülerin ardından kötü söz söylemeyin, dirilere eziyet etmiş olursunuz” buyurmuş.

    Tirmizi, Sünen, K. Birr ve sıle  bab 51, hadis 1905, Ahmet, Müsned, Muğıyre bin Şu’be hadisi, Elbani, hadisin Sahih olduğunu söyler)

    عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا قَالَتْ

    قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا تَسُبُّوا الْأَمْوَاتَ فَإِنَّهُمْ قَدْ أَفْضَوْا إِلَى مَا قَدَّمُوا

    “Ölülerin ardından kötü söz söylemeyin. O yaptıklarına kavuştu. (İyilik yaptıysa iyiliğe, kötülük yaptıysa kötülüğe kavuştu” buyurmuş. (Buhari, Sahih, K. Cenazi, Babü me yünha an sebbil meyyit, K. Rikak, Ahmet, Müsned, Aişe hadisi)

    İyilikten iyilik doğar, kötülükten kötülük.

    İyiliklerin çoğalması için çokça yaşanmış iyilikler anlatılmalı.

    Biz, gönül kazanmaya geldik, gönül yıkmaya gelmedik.

    Sevgili peygamberimiz:

    4254 - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلَاءِ أَخْبَرَنَا مُعَاوِيَةُ بْنُ هِشَامٍ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ أَنَسٍ الْمَكِّيِّ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ قَالَ

    قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اذْكُرُوا مَحَاسِنَ مَوْتَاكُمْ وَكُفُّوا عَنْ مَسَاوِيهِمْ

    Ölülerinizin iyiliklerini, güzelliklerini anlatınız, kötülüklerini bırakınız.” Buyurmuş. (Ebu davud, Sünen, K. Edeb, Babün finnehyi an sebbil mevta, hadis no 4900, Tirmizi, Sünen, K. Cenaiz  bab 34, hadis 1019)

    Ölünün gıybeti, dirinin gıybetinden daha günahtır. Çünkü diri kendini savunur ama ölü savunamaz.

    Diriden helallik isteme imkanınız var ama ölüden helallik isteyemezsiniz

    Ölünün iyiliklerini anlatmak onun varislerine fayda verir.

    Diğer insanlara örnek olur.

    Kötülüklerini anlatmak varislerini toplum içinde zora sokar.

    Kötülüklerin yayılmasına sebep olur.

    Rabbimiz, Firavun, Ad, Semud, Lud....kavmi gibi küfrün önderlerinin yaptıkları ve söylediklerini haber vererek aynı kötülüklerin yapılmamasını hedeflemiştir.

    Sevgili peygamberimiz, cenaze yıkayanların bile cenazede gördükleri iyi halleri anlatmalarını, kötü halleri anlatmamalarını:

    أَبَا رَافِعٍ يُحَدِّثُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ :« مَنْ غَسَّلَ مُسْلِمًا فَكَتَمَ عَلَيْهِ غَفَرَ اللَّهُ لَهُ أَرْبَعِينَ مَرَّةً

    “Kim, bir Müslümanın cenazesini yıkar ve sırlarını gizlerse Allah onu kırk defa afveder” buyurur. (Beyhaki, Süneni kebir, K. Cenazi, Babü men raa şey’en minel meyyiti, bab 38, hadis no 6900, Hakim, Müstedrek K. Cenaiz)

    Cenaze yıkayanlar, ölüde gördükleri güzel halleri anlatırlar ama hoş olmayan görüntüleri anlatmazlar.

    Hadis rivayetinde sağlam olmayan raviler hakkında onların durumunu bildiren sözleri söylemek ve yazmak bunun dışındadır.

    Yaşayan insanlardan kötülük yapanların kötülüğünden ve yanlış haber verenlerin zararından yine insanları korumak için yaptıklarını ilgilisine söylemenin sakıncası yoktur.

    Ölmüş ise yaptığı kötülüğe yaşayanların girmemesi için yine ilgilenene söylemede sakınca yoktur.

    Biz, Hazreti Hamza’yı  (Allah ondan Razı olsun) Şehit eden kafir Vahşi, sonradan Müslüman olduğu için onun adını andığımızda da “Allah ondan razı olsun” diye ona dua ediyoruz.