NE DEĞİŞTİ
Sultanahmette otururken her
gün sokaktan evlere doğru camları delerek gelen ve benim her duyuşumda yüreğimi
parçalayan bir ses duyulurdu Lağımcııı.
Pencereyi açar bakarsın
ağzına avurtları çökmüş, palabıyığa özenmiş ama palabıyığı taşıyacak dudağı
olmayan, Anadoludan gelmiş; adı Ahmet, Ali, Mustafa vs. olan bir insanımız,
adı Yasef değil, Yusuf.
Tahtakale, Sirkeci,
Mahmutpaşa, Topkapı civarındaki binlerce hammalı durdurup adlarını
soruverseniz, kulaklarınız Bekir, Ömer, Osman, Ali, Ahmet adlarıyla üzüntüden
parçalanır.
İnşaat işçisi, kalfası ve
taşeronlarının adları da Temel, İdris, Hızır Reis, Maho, İbo, Şehmuzdur.
Reislikten işçiliğe indirilmişler.
İşportacılar, baloncular, limoncular, çakmaktaşı satanlar, garsonlar arasında
Jakop yoktur, Jozef yoktur ama bunların hepsi Yusuftur, Yakuptur, Abraham
yoktur, İbrahim vardır.
Çiklet sakızı kadar değer
verilmeden kucaktan kucağa alınıp satılan kadınlar bizim analarımızın adını
taşıyan Fatmalar, Ayşeler, Haticeler, Zeyneplerdir.
Kredileri yüz milyonu
geçemeden faiz günahına sokulanların adları da Hacı Ali, Hacı Fahri, Hoca
Osman, Hafız Hacı Ahmettir.
Peki bu insanlar doğarken bu
işler için mi doğdular? Yoksa kabiliyetsizliklerinden mi?
Yoksa tarihinde ona yol
gösterecek gelenek yok muydu? Sorusunu etrafımızdaki 80lik ihtiyarlara
soruversek onlar bize 70 sene önce İstanbul sokaklarında başı bereli, ince tel
gözlüklü, zayıf, fare burunlu Yahudilerin Eskiciii diyerek dolaştıklarını,
Karaköyde çöp bidonuna atılmış balık kafalarını toplayıp eve götürüp
yediklerini, inşaat işlerini Ermeni Kalfacıyanların, Tuğlacıyanların yaptığını,
demircilerin kömürcülerin Rumlar olduğunu anlatıvereceklerdir.
Arşiv vesikalarına dalacak
olursanız, Hassa Tacirleri unvanıyla Çin, Yemen, Moskova, Avusturya arasında,
padişah fermanının gölgesinde, gümrüksüz ve ülkesine girdiği devletin
korumasında ticaret yapanların adlarının Hacı Ahmet, Hacı Muhammed olduğunu
göreceksiniz.
Uluslar arası ticaret yapmak
için Hassa taciri unvanını almak ancak ehli namus, dürüst Müslümanlara has
idi.
Yurt içinde derbentler,
tarafından güvenlikleri sağlanıyor.
Yurt dışında da padişah
fermanıyla emniyet içinde dolaşır. Malına zarar geldiğinde devlet tarafından
tazmin edilirdi.
Kuranı Kerimde ilk nazil
olan surelerden Müddesir suresinin 20. Ayetinde Müslümanların iki şeye
dikkatleri çekilmiştir. Uluslar arası ticaret ve cihat.
Bu doğrultuda hareket eden
ecdadımız cihad ve ticareti elinde tutmuş, Rabbine kulluk etmiş.
Rabbine kulluk etmeyen
Yahudi, Hıristiyan, Rum ve Ermeniler de onların inşaat işçiliğini, kalfalığını,
ayakkabı tamirciliğini, eskiciliğini, demirciliğini, kömürcülüğünü yapmışlar.
Halen taşımakta oldukları
Demirciyan, Kömürcüyan, Tuğlacıyan, Ekmekciyan, Kiremitciyan isimleri o
günlerin hatıralarıdır.
Gün olmuş devran dönmüş.
Devlet erkanının elindeki Kuran alınmış, mezarlık memurunun eline verilmiş, başkanın
eline de Fransız ticaret kanunu, İsviçre medeni kanunu, İtalyan ceza kanunu
verilmiş.
Her şey tersine dönmüş,
ayaklar baş olmuş, başlar ayak altı olmuş. Hızır Reis, reislikten tuğlacılığan,
tuğlacıyan ise holding başkanlığına geçmiş.
Bu makalem 14.03.2001 tarihli
Milligazetede yayınlanmıştı.
O günden bu güne çok şey
değişti.
Değişimden kaçınılmaz.
İnkardan İmana, zilletten
izzete, zulümden adalete, hastalıktan sıhhate, cehaletten ilme geçiş olumlu
değişimdir.
Suyu üfleyerek içen çok
değerli hacı ve hocalarımız, Bankanın olduğu caddede bankanın önünden
geçmeyeyim diye karşı kaldırımdan yürürken şimdilerde her ay kredi borcunu
ödemek için Bankanın içinde batının ticaret kanununa uygun olarak sıra numarası
alıp beklemekte.
Kredilerle biti kanlanan,
başörtülü eşini boşayan, mahalle ve arabasını değiştirenlerimiz oldu.
Kadın satışı batı kanunlarına
uygun olarak devam ediyor. İlave olarak erkeklerin de satışına Avrupa
kriterlerine uygun olarak göz yumuluyor.
Katil sayısı, hırsız sayısı,
güvenlikçi sayısı, hain sayısı, casus sayısı, uyuşturucu ticareti artıyorsa
değişim kötüye gidiyor demektir
İslamcı zenginlerimizin
kurduğu Holdinglerin bir araya geldiği derneğin önemli isimlerinden birine,
Hepinizin servetini toplasak, filanın servetine denk olur mu? diye sordum,
Hayır dedi.
Peki, hepinizin itibarını
toplasak Uluslar arası siyaset ve ekonomik alanda onun itibarına denk gelir mi?
Dedim Hayır dedi.