OLMAZSA OLMAZLARIMIZIN SIRALAMASI
01/01/2018
Olmazsa olmazımız, birinci sırada İslam’ın
tarif ettiği şekilde iman.
Bunu Rabbimiz şöyle açıklar:
فَإِنْ
آَمَنُوا بِمِثْلِ مَا آَمَنْتُمْ بِهِ فَقَدِ اهْتَدَوْا
“Şayet onlar sizin inandığınız gibi inanmış olsalardı
doğru yolu bulurlardı.” (Bakara süresi ayet 2/137)
Puta tapanda, “İsa Allah’ın oğludur” diyen de,
Ben Allaha inanmam” diyerek kendine tapınan da bir şeylere inandığını söylüyor.
İmanları kabul edecek olan Allah celle
celalühtür. O da peygamberin ve onun arkadaşlarının, onu ve arkadaşlarını örnek
alanların Kur’an ve Sünnete göre inandıkları iman gibi olursa doğru olacağını
haber verir.
Yeri, göğü, dostu düşmanı, yiyeceği içeceği…her
şeyi yaratan Allah olduğuna göre biz, bu hayatı yaşarken Onun koyduğu tabiat kanunları
ile şeriat kanunlarına uygun hareket ettikten sonra üzerimize düşeni yapınca
işin sonucunu Allaha havale ederiz ki buna tevekkül denir.
İman, Şeriata ve tabiat kanunlarına göre
hareket etmeye “Amel-i salih” den sonra Müslümana gereken tevekküldür.
Tevekküle inanmayanlar, üzerine düşeni
yaptıktan sonra kaygıyla sonucu bekleyecekler ve strese düşecekler.
Hakiki Müslüman ise kendine ait görevleri
yerine getirdikten sonra işi Allah’a havale eder, sonunda beklediği olmadığında
“Hoştur bana senden gelen” der, onun bile kendisi için hayırlı olacağına
inandığından gönlü hoş olur. Gönlü hoş olanın göğsü daralmaz, başı üzüntüden,
kederden boş olur.
Sevgili peygamberimiz:
عَنْ
أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- « مَنْ
قَالَ - يَعْنِى إِذَا خَرَجَ مِنْ بَيْتِهِ - بِسْمِ اللَّهِ تَوَكَّلْتُ عَلَى
اللَّهِ لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللَّهِ. يُقَالُ لَهُ كُفِيتَ
وَوُقِيتَ. وَتَنَحَّى عَنْهُ الشَّيْطَانُ ». قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ
حَسَنٌ صَحِيحٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ
Bir kişi evinden çıkarken “Allah’ın adıyla
çıktım, ona güvendim, ondan başka güç ve kuvvet yoktur” derse ona (Melek tarafından)
“her türlü ihtiyacın karşılandı ve her türlü tehlikeden korundun ve şeytan
senden yan çizdi kaçtı” denir” buyurmuş. (Tirmizi, Sünen, K. Daavat, bab 34)
İman, Amel-i salih, tevekkülden sonra lazım
olan şey sabırdır.
Bu dünya oyun ve oyuncaktan ibarettir der Kur’an.
Oyuncular, oyuncaklar çok fazla. Yoldan
kalmamak cennete doğru koşmak gerekir.
Yoldan alıkoyacakların eza ve cefalarına
katlanmak, engellerini aşmak, bileklerini bükmek, iki dünyamızın güzel olmasını
engellemek ve tüm insanlığı cehenneme göndermek için yatırımını silaha
yapanların, ülkeler soyarak geçinenlerin bileklerini kırmak için de önce Allaha
inanan, Ona güvenen, ve o yolda yürürken korkmayan bir yürek ve sabreden bir
can ve ten gerekir.
Rabbimiz:
يَا
أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا
اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ (200)
“Ey iman edenler, sabredin, sabır yarışı edin,
kenetlenip kuvvetlenin, Allah'tan sakının ki, kurtuluşa erişesiniz.” Buyurur.
(Al-i Imran süresi ayet 3/200)
Sevgili peygamberimiz:
وَمَنْ
يَتَصَبَّرْ يُصَبِّرْهُ اللَّهُ وَمَا أُعْطِيَ أَحَدٌ عَطَاءً خَيْرًا
وَأَوْسَعَ مِنَ الصَّبْرِ
“Sabretmeye çalışana, Allah sabır verir. Bir
kişiye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş hiçbir şey verilmemiştir” diye haber
verir. (Buhari, Sahih, K. Zekat, bab 51)
İman, Amel-i salih, tevekkül ve sabır.
Mehmet Akif Ersoy merhum da şöyle ifade eder:
“Hani, Ashâb-ı Kirâm, ayrılalım, derlerken,
Mutlakà
Sûre-i ve’l-Asr'ı okurmuş, bu neden?
Çünkü
meknûn o büyük sûrede esrâr-ı felâh;
Başta
îmân-ı hakîkî geliyor, sonra salâh,
Sonra
hak, sonra sebat. İşte kuzum insanlık.
Dördü
birleşti mi yoktur sana hüsrân artık.”