PİSLİK İÇİNDE TEMİZ
KALMAYA ÇALIŞIYORUZ
İbrahim Tatlısesin
(Allah şifalar versin) İbo Showuna Güneydoğulu on beş yaşlarında bir kız
katılmıştı.
Sesi çok güzeldi.
Okuduğu türküsüyle İbrahimi ağlattı.
Kız, türküsünü
bitirdikten sonra Tatlıses, kızın babasıyla annesine dönüp Bunu memleketinize
götürün. Bizim bu piyasa çok kirli. Bu kızı kirletirler anlamındaki sözlerini
gözyaşları arasında söylemişti.
O piyasayı takip eden
Aykut Işıklar, Kenan Erçetingöz gibi magazin yazarları daha iyi bilirler.
Biz de basına
sızanlardan bazılarını biliyoruz ki, pek temiz değiller.
Biz de bu toplumun bir
parçası olarak temiz kaldığımızı söyleyemeyiz.
İşi iyi giden bir
tekstilcimiz anlatıyor, İyi işler yaptım, beklediğimden fazla para kazandım.
Ben overlokçu olarak başladığım bu işte patron oldum. İşi iyi bildiğimden
işletmeyi üzerime aldım. Pamuk, iplik, dokuma, boyama ve pazarlama işlerini
yürüten maaşlı bir müdürüm bana iyi para kazandırdı.
Ama bir gün
müşterilerimden biri, müdürüme yüzde ödediğini söyleyince müdürü izlemeye
aldım.
Pamuk alırken yüzde
alıyormuş, iplikçiden, boyacıdan, alıcıdan yüzde alıyormuş.
Yüz yüze geldiğimizde
hepsini doğruladı.
Derhal işine son
verdim ama ben, bir sene içinde battım
Buyurun, öyle bir
kapitalist sistem oturmuş ki, hırsıza ödül vermezsen batıyorsun.
Ödül verirsen
haramların yaygınlaşmasına yardım ediyorsun.
Dünkü Hürriyet
gazetesinin internetinde, Başbakana hitaben:
SAYIN CUMHURBAŞKANINA SESLENİYORUZ başlığı altında,
Sayın Cumhurbaşkanı...
Bizi Paralelle işbirliği yapmakla da suçluyorsunuz.
Paralel dediğiniz yapı, sizinle işbirliği içinde olduğu
dönemde, dünyanın en haksız, en hukuksuz, en zalim vergi kumpasının üzerimize
salınmasında büyük rol oynamış bir yapıdır. Bizim Paralelle ne işimiz olur?
diyor.
Kapitalist ahlakın,
kapitalist hukukun, İslam dışı geleneklerin kıskacında sıkışmış kalmış işadamı,
sanatçı, siyasetçi, aydın, asker, bürokrasi, din adamı.....
Ülkeyi daha iyi
yönetsinler diye Üniversiteye gönderilen öğrencilerimizden bir kısmı, bu güne
kadar monşerler, Abdullah Öcalanlar yetiştirirken dün fakültenin kampüsünden Lut kavmi dönemine özenen gerici
akımlar ibneliğin kanunileşmesi için yürüyüş yapmışlar.
Bu güne kadar
Avrupalıyla mahkemelik olan hiç bir Türkün davayı kazanamadığı batı hukukunun en ahlaksız kanunlarının
baskısı altında eziyorlar insanlarımızı.
Batı mahkemelerinde yedi
yaşında çocuk ağlar anamı babamı isterim diye.
Babayla anne ağlar yavrumu
isterim diye.
Doğum yapma imkanı
olmayan eşcinsel, hakime yalvarır, çocuğu bana ver diye.
Hakim, Gereği
düşünüldü, çocuğun eşcinsele verilmesine karar verildi der.
İşte bu kanunlar yaktı
bizim iki dünyamızı.
Ve sağcımızla
solcumuz, bu kanunlara göre yaşamak için can atıyorlar.
Hatta İslamcı bir
sivil toplum kuruluşu Avrupa Birliğinden
para alarak imamlarımıza batı kriterleri eğitimi vermişti.
Ama ilk defa yazdığım bu
ümitsizlik kokulu yazıma bakmayın.
Elli küsur parti başkanımızın hiç
biri Bush kadar kara kalpli katil olamaz.
Bu elli küsur parti başkanımızın
hiç birinin eşi Sarkozinin eşinin yaptığını yapamadığı gibi hiçbir parti
başkanımız da Sarkozinin yaptığını yapamaz.
Yaptıkları kötülükleri yazmıyorum.
Gözünüz, kulaklarınız ve gönlünüz kirlenmesin diye.
Peki, bu adamların hangisinin
kriterini alalım diye tartışmanın anlamı ne?
Sizin kriteriniz/kıstasınız yok
mu?
Yoksa kriter/ölçüt koyacak bilgi
ve beceri eksikliği mi var?
Kalitesi sizden aşağı olanların
akıl terazisi ile bu ülkenin insanlarını tartamazsınız.
Atalarımız Tezekten terazinin
pislikten olur dirhemi demişler.
Kendimizi aşağılayarak onların
pisliğinde bile boncuk arayanlardan olmayalım.
Ama para onlarda demeyin.
Armudun iyisini ayı yiyor diye
ayıya dayı muamelesi yapmayalım.
Evet. Biz de bir düşüş var ama
Karacaoğlan:
Altın yere düşmeyilen pul olmaz
Er düştüğü yerden kalkar demişler
diyor ve Atalarımızın nasihatini ölçü içinde ölçü olarak veriyor.