ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    PISIRIKLIK HASTALIĞINI


    Babadan dayağı yiyen pısırık, kendinden küçük kardeşi dövermiş.

    Çavuştan fırçayı yiyen onbaşı erleri tokatlarmış.

    Müdürden azar işiten muavin, öğretmenleri haşlarmış.

    Daireden kınama alan memur, hanımına ağzının payını verirmiş.

    Profesörünün çantasını taşıyan asistan, kendi asistanına Pazar alışverişi de yaptırırmış.

    Korktuğu devlet başkanlarından ültimatom alan yöneticiler de kendi halkına baskı yaparak, vergilerle inleterek, karakollarda bağırtarak, hapishanelerde yalvartarak acısını dindirmeye çalışırmış.

    Benim dediklerimi okuyan ister sağcı olsun ister solcu olsun, bu söylediklerimi test edebilirsiniz.

    Kendi düşüncenizdeki arkadaşlarla otururken Osmanlıyı, Arapları, parçalanmayı, Musul’u, Kerkük’ü, petrol kuyularını, dolarları konu edinin ve siz dinlemeye çekilin.

    Sağcı siyasiler ile solcu siyasilerin dediklerini onların ağzından çıkmaya başladığını göreceksiniz.

    “Musul, Kerkük, düne kadar vilayetimizdi. Alıversek ne olur? Özal döneminde hata yapıldı….. o hata bir Mart tezkeresinde de yapıldı..” gibi sözler akmaya devam eder.

    Hatta birileri Musul’un Kekrkük’ün sınırlarımız içinde olduğu bir harita bile yayınlar.

    “Selanik bizimdi” diyen yok.

    “Gümülcine halkının tamamı Müslüman Türk, orayı da alıverelim” diyen de yok.

    Batıya karşı boynu bükükler, pısırıklar, pusuya yatanlar, doğuya karşı pusu kurmaya, boyun kırmaya gidiyorlar.

    Harpte başını pusudan çıkarmayan korkak, kendi korkaklığını gizlemek için kahraman arkadaşına pusu kurarmış.

    En iyi pusuyu, pusanlar kurarlarmış.

    “Eş horlamak pusturur, aş horlamak kusturur.” Demiş atalarımız.

    Eşimizi, aşımızı, arkadaşımızı, vatandaşımızı, dindaşımızı ve büsbütün insanlık ailesini pısırık yetiştirmemek, pusturmamak için pusu kuranlara, yol kesenlere, hazine hortumlayanlara, beyin ezerek büyüyenlere fırsat vermemek gerekir.

    Tuzak kuran değil, bütün tuzakları ve tuzak üreten şer odaklarını dağıtan yiğit insanlar yetiştirmeli.

    “Allah var keder yok” diyerek yoluna yürüyen, korkularının tamamını Yaratana yönelten ve Yaratılanlardan korkmaya yer bırakmayan, “Hasbünallah/Allah bize yeter” diyen, pusmayan, pusu kurmayan, haram yemeyen, yalan söylemeyen bir nesil yetiştirmezsek, yukarıya karşı pusan pısırık insanların pususunda birbirimize daha çok eziyet etmeye devam ederiz.

    On yıllık devlet başkanlığı döneminde Mısır, Suriye, Irak, İran, Azerbaycan, Buhara, Semerkand’ da fitne ve fesada son veren, insanlara kurulmuş bütün tuzakları kırıp dağıtan Hz. Ömer, “Hile yapan bir adam olmadığım için hiçbir hilekar bana hile yapamaz” diyor.

    Rabbimiz de: “Eğer sabreder ve müttaki olursanız (içinizi Hak için, dışınızı halk için güzelleştirirseniz) onların hileleri, tuzakları size katiyyetle zarar vermez.” (Ali İmran 120) “şeytanın hilesi, tuzağı zayıftır” (Nisa 76) “Kafirlerin hile ve tuzakları boşa çıkar” (Mü’min 25) “Onların tuzakları dağları yerinden oynatsa bile onların tuzakları, hileleri senin içini daraltmasın” (İbrahim 46, Neml 70) buyuruyor.

    Bunu sağlamak için şair Sufi Allah yar’ın:

    “Feriştehler, nebiler yitmediler

    Boyun eğdiler fikir itmediler” yani, Melekler ve nebiler Allahın emirleri önünden kaçmadılar, onun emirlerine karşı fikir beyan etmediler” diyor.

    Allahın kelamına karşı fikir beyan edenlerin hepsi, kendileri gibi insanlardan emir almaya ve boyun bükmeye devam ediyorlar.