ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA VE HERKESE


     SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA VE HERKESE

    20/06/2019/Prşmb/Milligazete

    1967 yılında Diyanet İşleri Başkanlığına intisab ettim.

    Askerlik öncesi 20 yaşında imam oldum.

    Asker dönüşü yine imamlığa devam ettim.

    1969 yılında Merhum Necmeddin Erbakan’ın Konya’dan bağımsız Milletvekili olması için çalışmalara katıldım ve ilk defa bir siyasiyi desteklemiş oldum.

    Ama Karaman’da imam arkadaşlarımın çoğunluğu Merhum Süleyman Demirel’i destekliyorlardı.

    Benim Erbakan’ı desteklemem, onların Demirel’i desteklemeleri bizim onlarla ortak hizmet yapmamıza engel değildi.

    Evlerimizde Tefsir, Hadis, İlmihal dersleri yaparken birlikte hareket ediyor, sohbet sonunda politikayı konuşarak herkes kendi doğrularını ve karşı tarafın yanlışlarını söyler ve sonunda gelecek hafta filanın evindeyiz diyerek ayrılırdık.

    Aradan geçmiş elli yıl. Ben onlardan sağ olanları senede bir gün yine de ziyaret eder, güzel çalışmalarını taklit eder, herkese duyurulması gereken özgün hizmetlerini de konuşmalarımda ve yazılarımda naklederim.

    1981 yılında, İstanbul Haseki Eğitim Merkezinin Arapça bölümüne kursiyer olarak geldiğimde daha sonraları Dekan, Bakan olan bir arkadaşımın asistan arkadaşlarıyla başlayan sohbetlerim, Akıncılar, Ülkücüler, MGV, AGD olarak devam etti.

    Hiç Ecevitçi imam arkadaşım olmadı. Ya yoktu veya vardı da ben onu tanımadım. Eğer var da tanımadımsa kabahat bendedir. Tanımam ve onunla da o şehirde bir İslami hizmet başlatmam gerekirdi.

    Karaman’da iken “sol ile” demeyeyim, komünistlikten hapse girenleri ile uzun beraberliğimiz oldu.

    İstanbul’da maal esef olmadı.

    Sohbet daveti gelseydi giderdim ama gelmedi.

    Kabahat yine bende, ben gitmeliydim ve yolunu bulmalıydım.

    Sola öncülük yapan bazı önderlerle sohbetim oldu ama kastettiğim toplu halde onlarla İslam’ı birlikte yeniden bilgilerimizi tazeleme fırsatım olmadı.

    Eski komünistlerden dönüş yapan nice kahraman insanlarımız o şehrin çehresini değiştirmiştir.

    Çünkü bizim hepimizin mayası İslam’a göredir.

    Gelelim asıl konumuza, Türkiye’de hizmet veren Sivil Toplum Kuruluşları (STK), sizlere sesleniyorum.

    Uluslararası yaptığınız hizmetlerde Halkı Müslüman olan ülkelerin STK larıyla çatışmamaya, kaş çatmamaya, dudak bükmemeye, surat asmamaya dikkat ediniz.

     Suud ve Birleşik Arap Emirliklerinden bazı STK kurumlarının başındakilerin kaşları, devlet başkanlarının kaşı gibi çatık olmaya başlamış.

    Bundan zararı ilk önce yardıma muhtaç insanlar görüyormuş.

    Yardıma muhtaç insanlara “Onlardan yardım alırsanız biz vermeyiz” diyen kurumlar türemiş.

    Siz, ne yapıp edip kendi kaşlarınıza, dudaklarınıza ve suratlarınıza şekli kendiniz veriniz ve diğer ülke STK larına da örnek olunuz.

    Hatta birlikte hareket etmek gerekirse yapınız, kabul etmezlerse  arayı açmamaya dikkat ediniz.

    “Mısır’da Muhammed Mürsi’yi desteklemeyen İslami gurupların aleyhinde konuşmayınız” yazısını o zaman yazmıştım. Sisi, darbeyi yaptıktan sonra ilk cezalandırdığı kişiler, kendisini destekleyen İslami guruplar oldu.

    Sisi’ye tasmayı takanlar, sana, bana, ona düşman değiller.

    Onlar doğrudan doğruya İslam’a düşmanlar.

    “Önce parçalamak sonra yutmak diliyor”lar.

    Onun için dünyada ve Türkiye’de yüzlerce İslami gurup ve yüzlerce partilerin Müslüman insanlarının hiç birini kafirlerin en seçkiniyle eşit tutmayınız.

    Bir Müslümanın kalbindeki zerre kadar iman, milyarlarca kafirin kafirliğiyle tartılsa, zerre kadar iman ağır gelir.