SAPIKLARA UYGUN KANUN OLMAZ
03/12/2018/Pzrts/Milligazete
Bu sene büyükşehirlerimizden birine konferans için gittiğimde en az kırk yıldır tanıdığım, sevdiğim, hizmetlerine hayran kaldığım, örnek olarak bir çok kişiye anlattığım bir dostuma haber verdim ve Akşam saat 20.00 de filan otelde buluşalım dedim.
Adalet Bakanlığı müfettişliği yaptığı dönemlerde teftişe gittiği her il veya ilçede önce şehrin valisi, kaymakamı, komutanı ve daire müdürlerini ziyaret eder, hepsine Diyanet İşleri Başkanlığının bastığı kitaplardan hediye ettikten sonra teftişine başlardı.
Yanıma uğradığında, kitap çantası hep yanında olur ve ben de kitaplara bakardım.
Büyük şehrin Başsavcısı olmuş. Lokantaya gittiğimizde lokantanın sahibini çağırdı ve şu balonları lokantadaki çocuklara dağıtıverir misin? dedi ve o da dağıttı.
Eskiden kendin dağıtırdın dedim, Korkuyorum, çocuk tacizciliği iftirasından korkuyorum dedi.
Birkaç tane sapık, birkaç tane suç makinesi, birkaç tane Gölge Haramisi yüzünden, kanun adamları da kanunlar da hallaç pamuğuna döndürülüyor.
Yalnız kanunları darma duman etmiyorlar, geleneğimizin, örfümüzün, adetlerimizin genleriyle oynuyorlar.
Terk edilmiş köy veya şehirlerin su ihtiyacını karşılayan kuyular da bir müddet sonra kururmuş.
Kuyudan su çekilmeyince kuyuya gelen su damarları tıkanır zamanla kururmuş.
Çocuklar, aslında bizim adamlığımızı, şefkat damarlarımızı, nezaketimizi, sevgi pınarlarımızı kurumaktan koruyan, katılığımızı yumuşatan en sevimli varlıklarımızdır.
Baba ocağında, ana kucağında, babanın alın teriyle, şefkatli nefesiyle, ananın sütüyle, rahmet balıyla beslenen, sevgi yumağıyla oynayarak büyüyen çocuklara dokunma yasağı getirilmiş birkaç tane sapık yüzünden.
Birkaç tane sapık, tedavi edilmesi gerekirken, seksen milyon insanın şefkat, rahmet, merhamet damarları kurutuluyor.
Şefkat, merhamet, muhabbet rüzgarları, gönül dünyamızda üretilir, gözlerden ve sözlerden dışarı çıkar.
Gül, menekşe, leylak karışımı kokusu gibi, karşı tarafın kulak ve gözünden içine girer ve dünyanın hiçbir yiyecek ve içeceğinde olmayan bir gıdaya dönüşür de kemiklerin içindeki ilikten, damarlarındaki kandan, kalbindeki cana kadar hepsine gıda olur.
عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، عَنِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم ، قَالَ : لَيْسَ مِنَّا مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغِيرَنَا وَيُوَقِّرْ كَبِيرَنَا ، وَيَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ ، وَيَنْهَى عَنِ الْمُنْكَرِ
Küçüklerine merhamet etmeyen, büyüklerini saymayan, iyiliği emredip kötülüğü yasaklamayan bizden değildir, (yani bizim gibi değildir) buyurmuş. (Tirmizi, Sünen, K. El-Birru ve sıle, Bab 15 Rahmetüssıbyan)
Hani, Hadiste geçen Rahmet kelimesini bilirsiniz.
Türkler, Müslüman olduktan sonra Yağmur kelimesine Rahmet demeye başlamışlar. Çünkü Kuranda yağmur, rahmet olarak geçer. (Bak Araf 7/57, Furkan 25/48, Neml 27/63)
Rahmet gökten inince yerdeki kurumuş dallar, toprakta ölü gibi yatan tohumlar ve çekirdekler çiçeğe dönüşürler.
Gönül dünyamızda oluşan sevgi, şefkat, merhamet, saygı.. elementlerinden oluşan bulutları, sürelim tüm insanlığın üzerine de tabiatın baharda yemyeşil halılar üzerinde rengarenk çiçekler serptiği gibi büyüklerimize ve küçüklerimize sevgi ve saygımızla dolduralım alemi ve güldürelim tüm insanlığı.
Rabbimiz, anne ve babaya Öfff bile denilmeyeceğini doğrudan bize bildirirken:
وَقَضَى رَبُّكَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا
Rabbin, kendinden başkasına ibadet etmemenizi ve anne babaya iyiliği emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa onlara "öff" deme, onları azar¬lama, onlara gü¬zel söz söyle.
وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا
Her ikisine de rahmetten tevazu kanadını indir, (kucak aç) ve "Ey Rabbim, bunlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse sen de bunlara merhamet et" de. (İsra süresi ayet 17/23)
Onlar, geceleri bizimle beraber uykusuz günlerinde Öff demedikleri gibi, canlarının bir parçası bilip bağırlarına bastıkları gibi, rahmet kanatlarını üzerimize gerip açlığa, susuzluğa, soğuğa, sıcağa, hastalığa, zararlı olan her şeye karşı bizi korudukları gibi, şimdi bizler de onlara kanatlarımızı germemiz gerektiğini haber verir.
Birkaç tane sapık yüzünden seksen milyon erkek ve kadınımız, küçüklere sevgi büyüklere saygı gülücüğü gönderemiyor.
Birkaç tane sapık sebebiyle yüz binlerce öğretmenimiz, öğrencisinin başını okşayamayor, sorunlarını sormaya çekiniyor.
Batılı sapıkların, teröristi mazlum gösteren, sömürgeni medeni olarak takdim eden kanunlarının yürürlükte olduğu Amerika ve Avrupa da, okumuş insanların en seçkinleri Senatörleri ve onların da üzerinde olan Trumplarının ve Putinlerinin sayısı çoğalacak ülkemizde.
Ondan sonra seyret sen kan denizinde boğulan insanları.
Seksen milyona, kanun kırbacıyla, Sevgini, şefkatini, merhametini tut, sevgi damarını kurut diyerek işkence etmek yerine sapık yetiştirmemeye ve yetişenleri de ıslah etmeye çalışırsak işimiz daha kolay olur.