ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    SEVDİĞİNİZİ SAĞLIĞINDA


    Yağmur durduktan sonra şemsiyesini size verip “Biraz da yağmurdan sen korun” diyene teşekkür edilmez.

    Önce susuzluktan öldürüp cenazesini yıkamak için su gönderen zalime de temenna edilmez.

    Zamanında yağan yağmur rahmet olurken zamansız yağan yağmur felaket olur.

    Sanık idam edildikten sonra “O suçsuzdu” diye ortaya çıkan şahidin ağıtı, “Geciken adalet, adalet değildir” atasözünü doğurmuş.

    Hasta iken kardeşine bir tek ilaç parasını vermemiş, öldükten sonra kardeşinin cenaze masraflarını karşılayan ve yemekler döken adam övgüye layık değildir.

    Kafkas kartalı Şeyh Şamil, Kafkaslarda Ruslara karşı mücadele verirken Osmanlı ona yardım eli uzatmaz.

    Şeyh Şamil, Ruslar tarafından esir edildikten sonra 1869 yılında hacca giderken İstanbul’a uğrar ve Sultan Abdülaziz’le de görüşür.

    Padişah Sultan Abdülaziz, Şeyh Şamil’e değer verdiğini göstermek için o güne kadar hiçbir krala, Şaha yapmadığını yapar, sarayın dış kapısına kadar gelir ve orada karşılar.

    Şeyh Şamil’e “Hoş geldin” demek için elini uzatır.

    Şeyh Şamil, tokalaşırken “Bu el bana Kafkaslarda iken uzatılmalıydı” der.

    Sevgili peygamberim, Mekke’den Medine’ye hicret ederken kendisini öldürmek üzere iz sürenler, gizlendiği mağaranın üstüne geldiklerinde mağaranın önüne yumurtlayan güvercinin o tek yumurtası, kıyamete kadar çoğaltılan yumurtalardan daha değerlidir.

    “Kara gün dostu” diye ta’rif edilen Süleyman Nazif, düşman süngüsünü vatanın bağrına dayadığında kalemini Batarya yapmış, kelimeleri top mermisi kalıbında dökmüş ve düşman üzerine ateş etmiş.

    Öldüğünde, üzerindeki elbise ile yedi buçuk kuruş mirası kalmış.

    Cenazesini Belediye kaldırmış. Onun yakın dostlarından Ferid Kam bey:

    “Sağlığında nice ehli hünerin,

    Bir tutam tuz bile yoktur aşına.

    Öldürüp evvel onu açlıktan,

    Sonra bir türbe dikerler başına” deyivermiş.

    Kardeşini hasta iken ziyaret etmeyen, öldükten sonra ağıt yakan doktor gibi,

    Düşman tepeyi aştıktan sonra kurşun sıkmaya başlayan asker gibi,

    Yanıp kül olan evin küllerini soğutmaya çalışan itfaiyeci gibi gelenler, övenler, sevdiklerini söyleyenler Şair Baki’nin,

    “Kadrini seng-i musallâda bilüp ey Bâkî

    Durup el bağlayalar karşına yârân sâf Sâf”

    dediği gibi kişinin kadrini cenaze namazında, musalla taşında bilip saf saf el bağlamayalım.

    Siz, sevdiklerinizi sağlığında ziyaret edin, kara gününün ışığı olun, derdine deva olamasanız bile yanında olduğunuzu bildirin.

    Sevdikleriniz ölünce önünde saf bağlamadan önce arkasında ve yanında saf tutmasını bilin.

    Sevgili peygamberimiz, arkadaşlarıyla sohbet ederken oradan geçen bir sahabi var.

    Efendimizi dinleyenlerden biri, “ya rasülellah, ben bu kişiyi çok seviyorum” der.

    Sevgili peygamberimiz, “ Sevdiğini ona bildirdin mi?” diye sorunca “Hayır” diye verir.

    Bunun üzerine sevgili peygamberimiz, “Bir kişi birini sevdiğinde sevdiğini ona haber versin” der.” (Ebu davud, K. Edeb, bab 122, Hadis no 5124)