ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    SON OLAYLAR HAKKINDA


    SON OLAYLAR HAKKINDA

    06/06/2017

    Sıla-i rahim yapmaktayım. Merhum babamın, annemin arkadaşlarını ziyaret etmekteyim. Ağabeylerimi, ablamı, hala, teyze, dayı, amca çocuklarının hal ve hatırlarını sorarak hem kendi gönlümü hem onların gönlünü hoş etmeye çalışmaktayım.

    Karadağ’dan esen poyraz rüzgarına kaptırıyorum ciğerlerimi, derken Toroslardan gelen çam kokulu lodos rüzgarı beni benden alıp götürüyor sağlığın, afiyetin, huzurun, sükunetin diyarına.

    Radyo yok, televizyon yok, rutubetsiz kuru bir hava her yerde çok.

    Hava gibi, su gibi gönül açıcı dostlar var.

    Akşamları dost ve arkadaşlarla sohbette sordular: “Son günlerde olanlara ne diyorsun?

    “Bir şey demiyorum” diye cevap veriyorum.

    İçinizde özel ve sağlam bilgi sahibi olan var mı? Yok. Öyle ise ayete uyalım:

    وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولَئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْئُولًا

    “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül bunların hepsi ondan, (yaptığından) sorumludur.” (İsra süresi ayet 17/36) ve işi ehline bırakalım.

    Ama şu beş yıl içinde meydana gelen olayların somut halleri bizim yıllardır anlatmakta zorluk çektiğimiz ayetleri, bütün halkımız görerek anladı.

    Rabbimiz buyurur:

    قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

    “Deki: “Ey mülkün sahibi Allah’ım, sen mülkü dilediğine ve­rirsin, dilediğinden de mülkü çekip alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Sen her şeye kadirsin.”

    تُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ

    “Sen geceyi gündüze katarsın, gündüzü geceye katarsın ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine hesapsız rızık verirsin.” (Al-i Imran süresi ayet 3/26-27)

    Bu ayeti hoca efendi anlattığında zenginimizin biri içinden “Bu zenginliğim bana babamdan kaldı. Torunumun da hayatı garantili” diye içinden geçirirdi.

    Hoca efendi bu ayeti açıklarken “Nice peygamberlerin başı kesildi, yerinden yurdundan edildi, nice krallar köle oldu, Firavunlar denizde boğuldu, Nemrutlar toprağa gark oldu” dese, olay geçmişte olduğu için tınmazlardı.

    Bu gün haklı haksız bilemem ama generallerin elleri kelepçeli olarak karakolda ifadesinin alınabileceği seksen milyonun aklından değil, hayalinden geçmezdi ama oldu.

    Malımıza, aklımıza, makamımıza, güzelliğimize, koltuğumuza, rütbemize, dayımıza…güvenmeyelim.

    Bütün bunları yaratan, yaşatan ve yöneten Rabbimize güvenelim.

    İstanbul şehrinin tapusu Konstantin’e aitken Fatih Sultan Muhammed geldi ve onun elinden aldı. Ama bu dünya Fatihe de kalmadı, Sultan Süleyman’a da.

    Allahtan başka kimseye kalmayacaktır.

    Ümidinizi kesmeyin. Allah ölüden diriyi çıkarır. Firavunun sarayında Musa'yı yetiştiren Allah, (c.c.) kâfirin karanlık dünyasında adalet güneşi­ni parlatır.

    Yeter ki biz işimizi yapalım, kâfirleri dost ve yönetici etmeyelim.

    Rabbimiz buyurur:

    لَا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ وَمَنْ يَفْعَلْ ذَلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللَّهِ فِي شَيْءٍ إِلَّا أَنْ تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقَاةً وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ

    “Müminler, müminlerden başka kâfirleri dost (ve yönetici) edinmesinler. Kim bunu yaparsa ona Allah'dan hiçbir şey yoktur. Ancak onlardan sakınmak için dost görünmeniz başka. Allah sizi kendisiyle sakındırır. Ve dönüş Allah'adır.” (Al-i Imran süresi ayet 3/28)