ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    SORUN ÇIKARANLAR SORU


    Her gün namazımızda okuduğumuz “Kureyş” süresinde ülfetten, ibadetten, midenin doymasından ve güvenlikten bahsederken “Ülfet” kelimesini öne alır.

    Enfal süresinin 63’üncü ayetinde de yeryüzünde var olan şeylerin tamamı bize ait olsa ve onunla gönüller arasına sevgi ve muhabbeti yerleştirmeye çalışsak başarılı olamayacağımızı bize haber verir.

    Demek ki gönüle giden yol ile mideye giden yol aynı değil. İmanın getirdiği ülfet olmadıkça yalnız mideleri doyurmakla güvenlik sağlanamaz.

    Türkiye şartlarında güvenliğin her türlü tedbiri alınmasına rağmen Şırnak’ta güvenlikte olmadığı gibi Sabancı Center’in 25nci katında da insan güvenlikte olamıyor.

    Bizi bin yıl birlikte tutan tutkalımızı yok ettiler.

    Batıya dev gibi medrese mezunları gönderen Güneydoğu illerimizde ve köylerindeki medreseler hem PKK hem de PKK peşinde onu kovalayan güçler tarafından kapatıldılar, yok edildiler.

    Ezher Üniversitesine gitse Arap Profesörlere Arapça öğretebilecek kapasitedeki hocalar, Diyarbakır, Van, Muş gibi illerimizde kenar mahallelerde biriketten yapılmış derme çatma evlerde zor günler geçirmekteler.

    Hollanda hükümeti, camide Türk çocuklarına Kurman öğreten bazı hocalara maaş ödüyor.

    Maaşı alan hoca bu durumu hep merak edermiş.

    Bir gün belediye başkanı camiyi ziyarete geldiğinde hafta tatillerinde ve yaz tatillerinde Türk çocuklarının uyuşturucuya, gaspa, hırsızlığa gitmesini engelleyen bu hocaya teşekkür edince anlamış hoca maaşın neden verildiğini.

    Güneydoğu illerine konferansa gittiğimde hangi ile gitmişsem o ilin medrese hocalarıyla özel görüşmeye dikkat ettim.

    Onlardan öğrendiğime göre PKK “Medrese, bize asker olacak, dağa çıkacak delikanlıları engelliyor” diye kapatmış, PKK yı kovalayanlar da “Laiklik var” diye kapatmışlar.

    “Kürt açılımı” na giderken bizim başımıza PKK belasını saran ülkenin generalleri ile görüşmek yerine her şehir ve köyde halk yanında itibarı olan insanlarla birebir görüşmeler başlatılsa ve saflar sıklaştırılsa birkaç sene içinde aradaki şeytan kovulabilir.

    Terör belasını başımıza saranlarla bu çözülmez.

    Dinimin düşmanı cami yapsa o Kur’anda bahsedilen “Mescidi dırar”/zararlı mesciddir.

    Şerbet verse şaraptır, panzehir verse zehirdir diyerek red edeceğiz.

    Düşmanın iyiliği kasabın koyununa ot vermesi gibidir.

    Koyunun boynunu sıvazlaması sevdiğinden değil keseceği yerin tespiti içindir.

    Balıkçının balığa oltada yem vermesi gibidir.

    Sahte dostlarınız önünüzde, düşmanlarınız arkanızda kuyu kazmaktalar.

    Nefsinizin sevdiği her türlü yiyecek, giyecek, oynayacak nimetler size sunulur.

    Nefsinizin hoşlanacağı kelimeler lügat kitaplarından çıkarak, hizaya dizilerek önünüzden resmigeçit yaparlar.

    Doğruları görmemeniz için her renk gözlüğü takacak uzmanlar, kötü kokuları duymamanız için her türlü parfümü sıkacak azmanlar çevrenizi sararlar.

    Etle tırnak gibi olduğunuz insanlar tırmalamaya başlarlar.

    Bu topraklar üzerinde Türk’ü, Arap’ı Kürt’ü, Laz’ı Çerkez’i, Abaza’sı, Arnavut’u, birbirine kaynaştıran ve kardeş ilan eden İslam nimetidir. Bunların hepsi günde beş defa aynı yere, Ka’be’ye dönüyorlardı.

    İnsanlarımıza “APO’ ya dön, ABD ye dön, AB ye dön, Rusya’ya” dön diye diye hem dönenin hem döndürenin başı döndü.

    Siz de insanları kendinize çağırmayınız ve “Kıbleye dön” deyiniz.

    “En büyük filan” yerine “En büyük Allah” deyiniz bakınız kardeşler nasıl kucaklaşır görünüz.