SUSTURAN
CEVAPLAR
Almanya’da taksi şoförlüğü yapan bir işçimiz anlatıyor:
"Bir hanım efendi arabama bindi, biraz gittikten sonra bana baktı ve
"Türk müsün " dedi. "Evet" deyince "Kilisenin Katolik
papazı Amerika’daki İkiz kuleleri örnek vererek sizin hepinizin terörist
olduğunu söyledi. Siz, bunu niçin yaparsınız " diye bir soru sordu.
Ben de ona üç bin mi çok yoksa beş milyon mu çok Diye bir soru
sordum "Tabii beş milyon çok" dedi. Hıristiyan Hitler tam beş milyon
insanı öldürdü. Siz buna terör demiyorsunuz. Amerikalılar, Japonya da beş yüz
bin Japon’u iki atom bombasıyla öldürdü buna da terör demiyorsunuz. Şu anda
Amerika Irak’ta bir milyon insan öldürdü siz buna da göz yumuyorsunuz. Şimdi
söyle bakalım kim terörist dedim,
"Taksiyi durdur" dedi. Parayı ödedi ve inerken "Ben o papaza
sorarım" dedi.
Ünlü bir bayan aktristimiz, Amerika’da iken bir toplantıda
Amerikalı gazeteciler sorarlar “Afgan halkı neden her gün Amerikan askerlerini
öldürürler?
Bayan aktristimiz cevap verir, “Amerikalı askerler Afganistan’da
ne ararlarmış?
*****
Çok satan eski bir gazetenin köşe yazarının
odasına girdim içerde oturan biri var.
Mekanın sahibi, onu bana tanıttı.
Hukuk Profesörü imiş.
Köşe yazarı, ona döndü ve “Camiye gitmezsin,
imam nasıl olur bilmezsin. Bu da Ayasofya cami imamıdır” dedi.
Prof, “Memnun oldum” demeden, “Bak hoca, bu
gazetenin köşe yazarını da ikna edeceğiz, şeriat devleti getireceğiz diye
aklınızdan hayalinizden geçirmeyin” deyince ben, biraz alttan alan ses tonuyla
“Efendimiz, izin verseniz de hayal bari edebilsek, rüyalarımızda bari onu
yaşayabilsek” deyince yanlış yaptığının farkına vardı.
Mekanın sahibi, “aldın mı cevabını” deyince,
O da “Lafın gelimi söyledim, olmayacak bir şeyi
istiyorlar” dedi.
“Neden olmasın” dediğimde,
“Kırk parçaya bölündünüz” diye cevap verdi.
Ben de ona “ biz kırk değil, dört yüz değil,
dört bin parçadan fazlayız. Böyle olmamızın bize zararı yok. Dört bin ayrı
kasaba, ilçe ve ilden dört bin adam dört bin öğrencisini İstanbul’a gönderse,
“15 Ağustosta öğle namazında filan camide namaz kılacaksın. İmam ne derse onu
yapacaksın” dese dört bin ayrı yerden gelmesinin ne zararı var?
Altmışlı yetmişli yıllarda senin mezun olduğun
Fakülteye Asistan alınacağında yazılıyı kazanan gencin geçen sene bayram
namazında görüldüğü için sözlüde kaybettirildiğini gazeteler yazmıştı.
Ama bu sene senin okulun öğrencileri mezuniyet
merasimini Fakülteye yakın camide kutladıklarını çok satan bu gazete bile
verdi.
Yazılıyı kazanan sekiz asistanın sekizi de beş
vakit namazlı olduğu için Teheccüd kılmayanı almışlar.
Bundan sonra Teheccüd kılmayanlarımızla beraber
olacaksınız.
Bunların hepsi ayrı yerden gelirler ama aynı
yere yürürler.” Dedikten sonra şahıslar üzerinden isim vererek anlatmaya
başladım ve ikna ettiğim uzun bir konuşma oldu.
Size bir ipucu vereyim, daha sonraları bu
Profesör, bizim Teheccüd kılmayanlarımızdan birinin yanında dört yıl yüksek
maaşla çalıştı.
İki kardeş birbiriyle kavga ederken birileri
araya girip kardeşlerden birine yardım etmek için öbür kardeşe vurmaya kalksa
yardım ettiği kardeş de yardım edene vurmaya başlar ve kendi kardeşine
vurdurmaz.
Birbirleriyle toslaşan iki koç, canavar/kurdu
görünce sırt sırta verip tek dişi kalmış canavara karşı savaşırlar.
Karşı takıma karşı hazırlanan takım kendi
aralarında antrenman yaparlarken kıyasıya mücadele ederlerken işin iç yüzünü bilmeyenler onları kavga
ederler zannederler. Ama onlar, karşı takım için hazırlanıyorlar.
Eba Eyyub el-Ensari (Razıyellahü anhü),
Yezid’i hiç sevmemesine rağmen
İstanbul’u fethetmek için Yezid’in ordusuna katılmış ve İstanbul surları önünde
şehid olarak defnedilmiş.
Şii Hızbullah ile Sünni Hamas, Siyonist
teröristlere karşı yıllardır birlikte hareket ediyorlar.
Tarikatlara karşı olan, hem Selefi, hem Vahhabi
olan Suud’lu Hattab, Nakşi tarikatından olan Çeçen kartalı Şamil Basayev’le
omuz omuza vermişler, Rus zulmünün önünü kesmişler.
Avrupa’da ayrı gibi görünen, ayrı göründüğü
için Avrupa devletlerinden destek bile gören bütün cemaatlerimiz, aynı yere
doğru yürüyorlar ve başarılı da oluyorlar.
“Rabbimiz buyurur, “Mü'minler ancak kardeştirler.
O halde kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'tan sakının ki, merhamet
olunasınız.” (Hucurat süresi ayet 10)