TEVBE GÜNAHIN CİNSİNDEN OLUR
04/02/2021
Mahmut Toptaş
1990 öncesinde Hacca gidenler, Kabenin giriş kapılarının karşılarında, meydanda, önünde masa, altında sandalye, masa üstünde en az on çeşit para bulunan dövizciler, hacı adaylarının paralarını bozuverdiklerini görürlerdi.
Bir tarafta bir yığın Dolar, Mark, Türk lirası, Japon Yeni
Ezan okunmaya başlayınca dövizci, paraların üzerine bir örtü atıp Mescide gidiyordu.
Eski Milli Güreşçilerimizden Turan Kurt, Almanyada bir takımın antrenörlüğünü yapıyormuş ve ben onunla Mekkede 1985 yılında tanıştım.
Hac boyu onunla ve yine milli güreşçimiz Muzaffer Can hocayla beraber olduk.
İlk defa dövizcilerin paralarının açıkta bir örtüyle korunduğunu gördüğünde Almanyada bu olsa, Başbakan Helmut Kohl çalar bu parayı deyivermişti.
Şimdilerde Mekkede de paralar yalnız bankalarda veya yüksek güvenlikli döviz bürolarında bozuluyor.
Batıya yakınlaştıkça ahlakımız da bozuluyor.
Bozulanlar genelde batılı bir iki dil bilen insanlarımız.
Uluslararası gangsterlerin silahı bırakıp, kravatı takıp, çalacağının önce kanununu çıkarıyor, arkasından soygununu yapıyor ve yılın en seçkin insanı olmayı da başarıyor.
Onun reklamıyla ayakta tay tay tay durabilen gazeteler de manşetten övgüler döktürüyor.
Buna rağmen serde Müslümanlık da var ya, bir hoca bulup günahlarını sildirmek de istiyor.
Papaz hakkındaki bilgisi, Cami hocası hakkındaki bilgiden daha fazla.
Yedi göbek İstanbullu olduğunu söyleyen komşum bir hanımefendi, Hocam, evi kiraya tutanın hoca olduğunu duyduğumda ev sahibine içimden, Neden bekar bir adama verdi diye kızmıştım.
Sen, beş çocukla geldin sevindik. Dedi.
Beni tanımıyordun, benim bekar olduğuma kararı nasıl verdin? Dediğimde, Bilmem, ben bu güne kadar hiç hoca görmedim. Televizyonlarda Küçük Ev dizisindeki papaz bekar ya işte aradan akıl yürütmüş olabilirim demişti.
İstanbulda 1985 yılında tanıdığım bir ihtiyar, bana bir soru sordu, Altmış yıl önce İstanbula geldim, köyüme hiç gitmedim. Annem, babam, akrabalarım öldü gidemedim. Ben şimdi ne yapayım?
Önemli bir ticari merkezde bir han, burada beşer katlı iki apartman, her zenginler semtinde birer villa edindiğini söylüyorsun.
Daha da var diyorsun.
İstanbula gelirken kimlerin canını yaktınsa, onların varislerini bulacaksın. O zaman bileğini bükerek aldığın parayı değil, o parayla nereyi satın almışsan o yeri, o adamın varislerine teslim edeceksin.
O günden bu yana o handan aldığın kiraları da o varislere geri verirken bu sene aldığın kiraları altmışla çarparak vereceksin.
Altmış yıl önceki kirayla değil. Dediğimde Ben bi düşüneyim dedi.
Hazineyi hortumlayanlar, size derim, milyonları veya milyar dolarları, filan yerdeki yıkık camiyi yaparak veya filan türbeyi tamir ederek temizlenemezsiniz.
Sizinkinde kul hakkı var.
Bir ihaleyi bir milyar dolara yapabilecekken beş milyara almayı başarmışsanız, ve şimdilerde tevbe etmek istiyorsanız, dört milyar doları hazineye veya belediyeye veya bakanlığa iade edeceksiniz, sonra normal kârınızdan cami, medrese, yapabilirsiniz, burs verebilirsiniz, köyünüzün veya mahallenizin fakirlerine aylık maaş bağlayabilirsiniz, sizin de aklınıza gelen meşru hayırlara verebilirsiniz.
Tevbe günahın cinsinden olur.
Yıllarca lisede matematik öğretmenliği yaparken ısrarla Allah yok diyerek ateistliğe, öğrencileri not silahıyla zorlayan biri, emekli olunca, yolun sonunu görünce, ahirete gitmemeye çare de bulamayınca, yürekten bir Kelime-i Şehadet getirir.
Sonra afvı için ne yapması gerektiğini hocaya sorar.
Hoca da ona, Tevbe, günahın cinsinden olur der ve o öğretmen doğru liseye gider. Okul müdüründen görev yaptığı yıllarda dersine girdiği sınıftakilerin isim listesini alır ve yollara düşer.
Hangisini bulmuşsa söylediklerinin yanlışlığını anlatır ve onu afvetmelerini diler.
İşet tevbe, yaptığı yanlışa yüreğinin yanması, ve bu yangının kelimelerinde tütmesi ve yıktığını geri yapmasıdır.