UNUTMAYALIM
04/05/2018
Bu gün, günlerden Cuma.
Erkeklerimizin çoğunluğu Cuma namazı için
camiye gidecekler.
Ezan okunduktan sonra namaz için kalktığınızda,
sağınıza, solunuza ve önünüze bakınız.
Yan
taraflarınızda, önünüzde ve arkanızda duran insanlar genellikle tanıdık
insanlardır.
Köy, mahalle ve esnaf camilerinde cemaat
birbirini tanırlar.
Aynı saftadırlar, aynı Kıbleye dönerler ama
ayrı partilerdedirler.
Namazdan çıkarken, sağındaki bütün cemaate
selam verdiği gibi bulunduğu meridyenin sağında kalan dünyanın sonuna kadar her
yerdeki Müslümanlara da selam verir.
Soluna selam verirken, yine bulunduğu
meridyenin solunda kalan dünyanın sonuna kadar bütün Müslümanlara da selam
verir.
Yani siz, sağınızda ve solunuzdaki Müslümanlar
hangi partiden olursa olsunlar, hangi ırk ve renkten olursa olsunlar, onlara
selam veriyorsunuz.
Allah’ın selamı ve rahmetinin onların üzerine
olmasını, her türlü belalardan, hastalıklardan selamette kalmasını
diliyorsunuz.
Böylesine dua ettiğiniz bu insanlarla cami
önünde, cami kahvesinde, dükkan önlerinde, parklarda, kahvehanelerde
karşılaştığınızda kırıcı sözlerden uzak durunuz.
Senin lider şöyle dedi, benimkisi böyle dedi,
dedikodularından uzak durunuz.
Namazda omuz omuza verdiğiniz insanlarla karşı
karşıya gelmemeye dikkat ediniz.
Yazın, Karaman’da yatsı namazını Aktekke
camisinde kıldık.
Caminin karşısında marketi olan rahmetli Ziya
Can’ın marketinin önünde çay içiyoruz.
O gün gazetelerde solcu bir partinin dine karşı
bir sözü yayınlanmıştı.
Ziya Can’a “Bana iliklerine kadar filan
partiden olan birini bul. Bu sözden sonra yine o partiye oy verecek mi diye
soracağım” dedim.
Ziya can “Sağında oturan, seninle beraber
camide namaz kılan adamın, kedisi dahi o partiden” dedi.
Ona döndüm, bakışlarımla bu sevimli adama sordum,
“Basın yalan söylüyor, bizimkiler dine karşı değiller” dedi.
Biz, hepimiz, yangın yeri otları gibi yetiştik.
Hepimizde o yangından bir iz veya koku vardır.
Ben kendimi görmüyorum, senin yangın izini
görüyorum ve seni ayıplıyorum, sen de benim yangın kokumu alıyorsun ve sen de
beni ayıplıyorsun.
İzleri, kokuları, yaraları, çıbanları patlatmak
yerine, onları yumuşak pamuk gibi, temiz ve beyaz sözlerle ağırlasak, yanlışların
doğrusunu anlatsak, sohbetimiz, yanlışlar üzerinde olacağına doğrular üzerinde
olsa daha iyi olur.
Lise yıllarında sohbetlerime katılan,
İstanbul’a gelince yine sohbetlerime katılan, grafiker, film yapımcısı,
yönetmenlik yapan ve genç yaşta vefat eden dostum Erol Mermer anlatmıştı:
“Eve geldim, apartmana girdim, birinci kattaki
ayakkabıları poşete dolduran biri var. Üst kattakileri toplamış burayı da alıp
gidecekken ben bileğinden tuttum. Evime aldım, geç vakitte bir çay demledim, bu
ayakkabıları kaça satabileceğini sordum, o kadar parayı ona verdim ve bir daha
yapmayacağına söz aldım ve salıverdim” demişti.
Erol’un Konya Tekwando şampiyonu olduğunu,
isteseydi onu evire çevire dövebileceğini biliyorum ama dövmemiş, nasihat etmiş
ve delikanlı da bir malın pazarlamacısı olmuş.
Aynı havayı soluyan, aynı güneşte ısınan, aynı ezana
icabet eden, aynı bayrak altında yaşayan, aynı Kur’an için “Ölürüm” diyen 80
milyon Türkiye Müslümanları ile, 2 milyarlık Müslümanlarla arayı kapatan
konuşmalar, dersler, sohbetler yaparken 8 milyarı Allah’ın yarattığını, Hazreti
Adem aleyhisselamın çocuğu olduğunu, yani bütün insanların peygamber çocuğu
olduğunu unutmayalım.
Gönül verdiğimiz Rabbimize kulak verelim:
يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ
ذَكَرٍ وَأُنْثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ
أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
“Ey insanlar, biz sizi bir erkekle bir kadından
yarattık. Tanışasınız diye sizi milletler ve kabileler halinde kıldık.
Şüphesiz Allah katında en değerli olanınız, takvada en ileri olanınızdır. Şüphesiz
Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.”Hucurat süresi ayet 49/13)
Ve İçimizi Hak için, dışımızı halk için
güzelleştiren takvada yarışalım.