ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    VEHEN HASTALIĞININ İLACI


    VEHEN HASTALIĞININ İLACI

    Bu günlerde, en az on iki Sivil Toplum Kuruluşlarından, birer kişi bir araya girerek özelde Türkiye’deki bütün İslami gurupları bir araya getirmeden, görüşüp birbirleri aleyhine söz söylememelerini,

    Ağızlarını bir süreliğine kapatarak ateşkes sağlamalarını teklif etmeliler.

    Yine bu on iki kişi, dünya genelinde bütün İslami gurupları da hem silahla hem dille ateş altına alanlara bir süreliğine ateşkes teklif etmeliler.

    Tarafların haklılık veya haksızlığını dinlemeden,

    Taraf tutmadan, kayıtsız şartsız, ihtilaf konularını gündeme getirmeden,

    Tartışmaya açarak yarayı kaşımadan,

    Müslümanın Müslümana dil ve silahla ateş etmesine son vermek için çalışmalılar.

    Hasım bildikleri Müslümanın, haklı işlerinde yardım etmelerini,

    Haksız iş yaptıklarında yardım etmemelerini, ancak düşmanlık tarafına gitmemelerini,

    Din düşmanlarına da teslim edecek söz ve davranışlardan kaçındıkları gibi korumayı  sağlamalılar.

    Suriye’de zalim Esad’ın askerlerinin yüzde doksanı namazlı niyazlı Müslüman olduğunu biliyoruz.

    Onlara kurşun sıkan Özgür Suriye Ordusundakilerin tamamının Müslüman olduğunu biliyoruz.

    Daeş veya Işid denilen, hakkında sağlam bir bilgi alamadığımız örgüt hakkında, batıda yazılıp çizilenlere bakınca tamamının Müslüman olduğu anlaşılıyor.

    Yemen’de ölenler Müslüman, öldürenler Müslüman.

    Libya’da bütün taraflar, attıkları her kurşunla Müslüman öldürmekteler.

    Afrika’nın içlerinde, batının  baskılarından bunalanlar, baskıcılara karşı kurşun sıkmaları gerekirken, çeşitli sebeplerle baskıcıların kuklası olan Müslümanlara kurşun sıkıyorlar.

    Kurşunu veren de, nasıl atılacağını öğreten de, bizi kemiren, sömüren, soyup soğana çeviren din düşmanlarımız.

    Rabbimiz, geçmişten örnek vererek, Müslümanların yılmamalarını, gevşememelerini, kafire boyun eğmemelerini anlatırken şöyle haber verir:

    وَكَأَيِّنْ مِنْ نَبِيٍّ قَاتَلَ مَعَهُ رِبِّيُّونَ كَثِيرٌ فَمَا وَهَنُوا لِمَا أَصَابَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَمَا ضَعُفُوا وَمَا اسْتَكَانُوا وَاللَّهُ يُحِبُّ الصَّابِرِينَ

    “Nice nebilerin yanında birçok Rıbbiyyûn (Rabbe kul olanlar) savaştılar da, Allah yo­lunda kendilerine isabet edenden dolayı ne gevşe­diler, ne yıldılar, ne de boyun eğdi­ler. Allah sabre­denleri sever.” (Al-i Imran süresi ayet 146)

    Ve bize Rabbimiz şöyle buyurur:

    وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَنْتُمُ الْأَعْلَوْنَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ (139)

    “Vehne düşmeyin, üzülmeyin, eğer mü'min iseniz mutlaka en üs­tün siz­siniz.” (Ali Imran süresi ayet 139)

    Aslında ayette geçen “Vehen” kelimesini Kur’an meali yazanlarımızın çoğunluğu “Gevşemeyin” diye terceme etmişler. Doğrudur. Ancak sevgili peygamberimiz:

    21363 - حَدَّثَنَا أَبُو النَّضْرِ حَدَّثَنَا الْمُبَارَكُ بْنُ فَضَالَةَ حَدَّثَنَا مَرْزُوقٌ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْحِمْصِيُّ حَدَّثَنَا أَبُو أَسْمَاءَ الرَّحَبِيُّ عَنْ ثَوْبَانَ مَوْلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ 

    قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُوشِكُ أَنْ تَدَاعَى عَلَيْكُمْ الْأُمَمُ مِنْ كُلِّ أُفُقٍ كَمَا تَدَاعَى الْأَكَلَةُ عَلَى قَصْعَتِهَا قَالَ قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ أَمِنْ قِلَّةٍ بِنَا يَوْمَئِذٍ قَالَ أَنْتُمْ يَوْمَئِذٍ كَثِيرٌ وَلَكِنْ تَكُونُونَ غُثَاءً كَغُثَاءِ السَّيْلِ يَنْتَزِعُ الْمَهَابَةَ مِنْ قُلُوبِ عَدُوِّكُمْ وَيَجْعَلُ فِي قُلُوبِكُمْ الْوَهْنَ قَالَ قُلْنَا وَمَا الْوَهْنُ قَالَ حُبُّ الْحَيَاةِ وَكَرَاهِيَةُ الْمَوْتِ

    Allah’ın Rasülü, “Yakında bütün milletler, yiyicilerin yemek kabına hücum ettikleri gibi bütün ufuklardan sizin üzerinize hücum edecekler” dedi.

    Biz de “Ya Rasülellah, o gün sayıca az olduğumuz için mi saldıracaklar?” dediğimizde “Hayır, o gün siz çok olacaksınız, ancak sel üzerindeki çer-çöp gibi dağınık olacaksınız. (Allah) Düşmanlarınızın kalbindeki heybetinizi çekip çıkaracak, sizin kalbinize de “Vehen” kılacak.

    Biz, “Vehen” nedir Ya Rasülellah?” dedik.

    “Dünyayı sevmek ve ölümden nefret etmek” dedi. (Ebu Davud, Sünen, K. Melahım, babü tedaıl ümem, Ahmet, Müsned, Sevban hadisi)

    27/08/2015/ tarihli “KUR’AN’I DOĞRU ANLAMAK” başlıklı yazımda Abdullah bin Abbas’ın Haricilerle görüşmesi sonrasında Haricilerin üçte ikisinin Hazreti Ali’yle savaşmaktan vazgeçtiğini kaynaklarıyla yazmıştım.

    Yalnız, bu işe girenler, başımıza bu belaları saçanların laik, demokrat, hümanist...dilini kullanmadan, yalnız ve yalnız her sözüne Kur’an-i Kerimden ve Allah Rasülünün sahih Hadislerinden delillerle konuşsunlar.

    Niyetleri iyi, dilleri yumuşak ve tatlı, gönülleri bütün Müslümanları sevecek kadar geniş olsun.