ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    VESAYET


    VESAYET

    Siyasilerimizin dilinden düşmeyen kelimelerden biridir bu vesayet kelimesi.

    Cumhuriyet tarihinin her on senesinde bir darbe olduğundan darbeleri yapanların vesayetinden bahsedilir.

    Ordu, bizim çocuklarımızdan meydana geldiğinden darbe yaptıklarında övmek, düşürüldüklerinde sövmek adeti yerleşti huyumuza.

    Asıl vesayet bizim yönetimimizi bizden alıp kendilerine bağlayan vesayettir

    Neyi nasıl yapacağımızın kanunlarını terceme yoluyla aldığımız ülkelerin vesayeti hala devam etmektedir ve arada bir bu vesayetin devam ettiğini, ”Sizin değerlerinize aykırı kanun çıkarmayacağız” diye garanti verme ihtiyacını duymakta bazı siyasilerimiz.

     Yazarlarımızın ve siyasilerimizin çoğunluğu darbeler yapıldığı günlerde “Neredeydiniz, dört gözle sizi bekliyorduk, hoş geldiniz ama geç geldiniz” anlamında yazılar yazıp nutuklar atarlardı.

    Aynı zihin özürlü insanlar, darbecinin biri ölünce “Kral öldü yaşasın kral” demeye devam ediyorlar.

    İslam Fıkhı kitaplarında Vesayet bölümü geniş yer tutar.

    Nisa süresinin 11 inci ayetinde

    مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِي بِهَا أَوْ دَيْنٍ

     “......(Bu hisseler) yaptığı vasiyyet ve borcu yerine getirildikten sonra­dır.” Buyurmasıyla vasiyyetin yolu açılmış, sevgili peygamberimiz ise üçte bir ile sınırlamıştır:

    عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ

    قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ اللَّهَ تَصَدَّقَ عَلَيْكُمْ عِنْدَ وَفَاتِكُمْ بِثُلُثِ أَمْوَالِكُمْ زِيَادَةً لَكُمْ فِي أَعْمَالِكُمْ

    “(Ölünce ) amellerinize artış olsun için Allah, size malınızın üçte birini sadaka olarak veridi”  (İbni Mace, Sünen, K. Vesaya, Babül vasıyyeti bissülüs) hadisiyle varisler zarar görmesin diye sınır belirlenmiş.

    Ancak malın üçte birinden fazlasını vasıyyet ederse varislerin rızası olduğu takdirde geçerlidir.

    Malın ve bakıma muhtaç çocuklar ile bakıma muhtaç özürlü insanların velileri olmadığı takdirde yetkili kişi veya Hakim kararıyla vesayet yoluyla vasi tayin edilir ve o mal ve özürlünün yönetimi ona verilir.

    Toplum, mal olmaktan çıkmadıkça, çocuk gibi ergenlik çağına ermedikçe, özürlü gibi tedavi olmadıkça vesayet devam eder.

    İslam hukukunda “Vesayet, bir işi birine ısmarlama demektir.” Diye yazmış Ömer Nasuhi Bilmen Merhum Kamus’unda.

    Bir mal veya malın menfeatinin, kişinin ölümünden sonra hayır kasdıyla karşılıksız vermektir.

    Vesayet de o malın veya menfaatinin vasıyyet edenin verdiği talimat doğrultusunda yönetmektir.

    Vesayet görevini kabul eden kişi mala, çocuğa veya özürlüye karşı görevini kötüye kullanmayacak.

    Onların lehine olan işlemleri yapacak, aleyhine olanları yapmayacak.

    Çocuk veya özürlünün bakımına, sağlığına, eğitimine, güvenliğine kendi çocuğu gibi bakacak.

    Kurtuluş savaşı sırasında İngiliz Mandasını mı yoksa Amerikan Mandasını mı kabul edelim tartışmaları uzun zaman almış.

    Sonunda kabul edilmemiş ama mandacıların bütün kanunları terceme edilerek kabul edilmiş.

    Gündüz vakti aç kalan bir kurt, kadınlar süt sağarken koyun sürüsüne saldırır.

    Kadınlar korkudan hepsi bir araya gelirler ve “Bir erkek olsaydı” diye bağırmaya başlarlar.

    Kadınlar bakmışlar ki çoban da “Bir erkek olsaydı” diye bağırırmış.

    Kadınlardan biri onun erkek olduğunu hatırlatınca o da çomağını alır ve kurdu sürüden kovar.

    Bizler,  “....klı bir erkek çıksa” diye beklediğimiz sürece vesayet bitmez.

    Vesayet koltuğundan birini indirdiklerinde indireni oraya bindirirler.