ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    VURDUMDUYMAZLIK VİRÜSÜ


     VURDUMDUYMAZLIK VİRÜSÜ

    19/03/2020

    Mahmut Toptaş

    Bu günlerde Coronavirüsü nedeniyle camilerimizde cemaatle namaz kılınması yasaklandı.

    Cuma namazı da kılınmayacak.

    Coronavirüsü geçici müsafir ama “Vurdumduymazlık” virüsü kalıcı.

    Müsafire ikram, geleneğimizde vardır.

    Onun için doktorların tavsiyesine uyarak, Coronovirüsüne ilaç ve Sağlık Bakanlığının yayınladığı 14 maddeyi eksiz uygulayalım ve en erken zamanda dünyamızdan ayrılmasına katkıda bulunalım.

    Camiden, cemaatten bizi uzak tutan “Vurdumduymazlık” mikrobumuzun etkisine ve etkinin devamlılığına bir bakalım.

    Günde beş vakit namazı kılıyor muyduk?

    Her vakitte Sünnettir diye dişlerimizi temizliyor muyduk?

    Üç defa elleri dirseklere kadar yıkamayı, yüzümüzü üç defa, ağzımızı üç defa, burnumun içini üç defa yıkayıp başımızı meshedip, ve ayaklarımızı üç defa yıkıyor muyduk?

    Beş vakit namazını kılanlar, beş vakitte, on beş defa temizliğine dikkat etmiş olurlar.

    Rabbimiz:

     وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآَتُوا الزَّكَاةَ وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِعِينَ

    “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve ruku' edenlerle beraber ruku' edin.” (Bakara süresi ayet 2/43) buyururken cemaatle beraber ne kadar ruku ediyorduk?

    Yoksa Yahudilerin hazreti Musa’yı dinledikten sonra,

    وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُوا مَا آَتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُوا قَالُوا سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَأُشْرِبُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ قُلْ بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ بِهِ إِيمَانُكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ

    “Hani "Size verdiğimiz (Tevrat)'ı kuvvetle tutun ve onu dinleyin" diye Tur'u tepenizin üzerine kaldırıp sizden kesin söz almıştık. "Dinledik isyan ettik" dediler. Ve küfürleri nedeniyle buzağı (ya tapınma) kalplerine içirilmişti. De ki: "Eğer mü'min iseniz imanınız size ne kötü şey emrediyor." (Bakara süresi ayet 2/93)

    Halbuki biz Müslümanlar, her gün yatsı namazının ardından Amenerrasülü ayetini okurken, iman esaslarına olan imanımızı itiraf ettikten sonra, “…Ey Rabbimiz, işittik ve itaat ettik..” diyoruz:

    آَمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آَمَنَ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ

    “Rasül ve mü'minler, Rabbin den ona indirilene iman ettiler. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve rasüllerine iman etti. Allah'ın rasülleri arasında ayırım yapmayız. "Ey Rabbimiz, işittik ve itaat ettik, afvını isteriz, dönüş sanadır" dediler.” (Bakara süresi ayet 2/285)

    Yahudiler gibi “İşittik isyan ettik” demiyoruz, “İşittik itaat ettik” diyoruz.

    Coronavirüsü, gelip geçici ama gaflet, dalalet, vurdumduymazlık, aldırmazlık, umursamazlık.. gibi mikroplar, virüsler gelip-geçici değiller.

    Cumhurbaşkanlığı olarak, Bakanlıklar olarak bu hastalığımızın da üzerine gitmek gerekir.

    İkinci sorum, aynı katta oturduğunuz halde, komşunuzun evine en son ziyarete gittiğiniz zamanın üzerinden ne kadar gün, ay veya yıl geçti?

    Yoksa hiç gitmediniz mi? Demeyeceğim.

    Rabbimizin, akrabalar, komşular ve arkadaşlarla olan bağlarımızı sağlayan emirlerini de (Nisa süresi ayet 4/37) Yahudiler gibi “İşittik ve isyan ettik” diyenlerden misiniz? diyemeyeceğim.

    Yoksa biz, “Dünya yansa hasırı göynümez” denen kaygısız ve saygısızlardan mıyız? Demeyeyim.

    Şair gibi demeyelim:

    “Şeytan dürttü hislerime tav oldum,

    Benliğimden taştım bugün lav oldum,

    Canım çekti bir güzele av oldum

    Düşünmedim yarınımı, sonumu,

    Ellerimle çizdim kader yolumu,

    Dünya yansa yorganım yok içinde,

    Bin derdim var hepsi başka biçimde” Muzaffer Özpınar.

    Sevgili peygamberimiz

     قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- « مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِى تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الْجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّى

     “Mü’minler, sevgide, merhamette, şefkatte, bir vücudun organları gibidirler. Onlardan biri hastalandığında bütün vücudun organları birbirlerini yardıma çağırırlar uykusuzluk ve ateşte birlikte olurlar” buyurmuş. (Müslim, Sahih, K.Birr Bab 17)

    Dişiniz veya başınız ağrırken eğer felç olmamışsanız “Bana ne” deyip” derin bir uyku çekmeniz mümkin değildir.

    Dünyanın öbür ucundakinin derdini dert edinebiliyorsanız, dünyanın başına dert açanların yanında değil, karşısında iseniz “Vurdumduymaz” değilsiniz.

      Haydin, hepimiz Akif gibi haykıralım:

      “Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;

      Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.

      Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,

      Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle.(boyuna tasma olarak takılan zincir)

      Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

      Kesilir, belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.

      Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,

      Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.

      Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım.

      Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.

      Zâlimin hasmıyım amma severim mazlûmu...”