ANA SAYFA



KİTAPLARIM


    YÂR-İ ĞÂR


    YÂR-İ ĞÂR

    11/11/2019/Pzrts/Milligazete

    “Yar” kelimesi sevgiyi ve sevginin ayrılmaz parçası olan dayanışmayı içine alan dostlukları ifade eden bir kelimedir.

    “Yar” kelimesi, dostluğun, sevginin, yardımlaşmanın, dayanışmanın saf halini anlatır.

    Eğer içine biraz haksızlık katılırsa “Zalim yar” olur.

    Yâriniz, sizin yarınız gibidir.

    Bir elmanın ikiye ayrılmış parçası gibisiniz.

    Birleşince tam olursunuz.

    “Yâr” eşiniz için kullanıldığı gibi, sevdiğiniz saydığınız insanlar için de kullanılır.

    Kafkaslar’da ve Türk Cumhuriyetlerinde çocuklara, “Allah dostu” anlamına gelen “Allah yar” veya Yarullah” diye isim verilmiştir.

    Birinci derecede “yar” bildiğimiz herkesi ev sevdiğimiz her şeyi yaratana yar olmaya çalışacağız.

    Verdiği her nimete şükür için “Yâr-i vefa/Vefalı yar” olacağız.

     “Vefalı yar” olmaya dikkat ediniz.

    “Cefalı yar” olursanız ilk önce kendinize zarar verirsiniz.

    Çünkü siz, insanlar içinden sevdiğiniz yârinizin yarısısınız.

    Abdülhak Hamit gibi:

    Eyvah! Ne yer ne yar kaldı

    Gönlüm dolu ahü- zar kaldı” demeyin.

    “Yarim benden ayrıldı” demeyin.

    Ayrılık için iki kişinin birbirinden uzaklaşması gerekir.

    Birinin doğuya birinin batıya gitmesi gerekir.

    Birinin durup diğerinin ayrılması gerekir.

    Ayrılanda hata aranır da neden duranda hata aranmaz ki..

    Peşinden koşsaydı ya.

    Yoluna serilseydi ya.

    Sevgili peygamberimizin en zor zamanında, yani Mekke parlamentosunun ittifakla aldığı karar üzerine, her guruptan bir temsilci katılarak gece öldürüleceği ve sorumluluğunu her gurubun üsleneceği gecede onun yatağına yatan Hazreti Ali ile O gece Sevgili peygamberimizle, hicret için yola çıkan Hazreti Ebubekir’in mağarada gizlendiğini Kur’an-i kerim Haber verirken Rabbimiz:

     

    إِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللَّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَى وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

    “Eğer siz O’na (Rasüle) yardım etmezseniz, Allah ona yardım etmişti. Hani ikinin ikincisi iken kâfirler onu çıkarmıştı. O ikisi mağarada iken arkadaşına (Ebu Bekir'e) "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" demişti. Allah da ona sekineyi (güveni) indirdi ve sizin görmediğiniz ordularla O’nu kuvvetlendirdi. Kâfirlerin (küfür) kelimesini alçalttı. Allah'ın kelimesi, işte o çok yücedir. Allah aziz'dir, hakim'dir.” Haber verir. (Tevbe süresi ayet 9/40)

    Onun için Hazreti Ebubekir, Ömer, Osman, Ali’ye, bu dört seçkin ashaba “Cihar Yâri Güzin” denmiştir. (Allah hepsinden razı olsun)

    Fuzuli de:

    “Çok şükür ki, yâr-i ğar buldum

    Gezdim bu cihanı yâr buldum” diyor.

    Bu dünyada sevgili peygamberimize, en sıkıntılı günlerde yanında olanı sevmek bile bu dünyada en değerli yâri bulmak demektir.

    “Ağyar” yani dosta tuzak olmamaya, yârimize ağ atmamaya, örümcek ağı gibi öldürücü ağ kurmamaya, dosta, düşman olmamaya dikkat edelim.

    Dikkat ediniz, “Komşuluk kalmadı, nereye gittiler bilmem” diyenler, “….beyaz atlara binip gittiler” diye feryat edenler, karanlık gecede korkusundan türkü çağıran yolcu gibi bağırarak yalnızlık korkusunu bastırmaya çalışıyorlar.

    Makamının altında ezilenler, Karun gibi servetinin başında yalnız nöbet tutanlar, “Şöhret yıldızım, havadan nem kapmasın” diye dışarı çıkmayanlar, ağyarı değil, yarlarını bile aramayanlar, kendi elleriyle kendilerini yardan aşağı atanlar, ama ruhen intihar ettiğinin de farkına varmayanlardırlar.

    Bunlar, camide, mecliste, meydanda, milyonların arasında olsalar da Kur’anın ifadesi ile:

     

     

    وَإِذَا رَأَيْتَهُمْ تُعْجِبُكَ أَجْسَامُهُمْ وَإِنْ يَقُولُوا تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْ كَأَنَّهُمْ خُشُبٌ مُسَنَّدَةٌ يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْ هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْ قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ

    “Onları gördüğün zaman bedenleri hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Sanki onlar giydirilmiş keresteler gibidirler. Her bağırmayı kendi aleyhlerine zannederler. Onlar düşmandırlar. Onlardan sakın. Allah onları gebertsin. Nasıl da döndürülüyorlar?” (Münafikun süresi ayet 63/4)  “Dizilmiş keresteler” gibi hem yârsızdırlar hem arsızdırlar, hem de yardan düşmüş gibi yaralıdırlar.

    Onların da yarasına, Yaratana yâr olan, “Cihar-i Yar-i Güzün” sevdası sürüverin.