YÜZSÜZLERE DE YÜZ
AMELİYATI
Son on beş yıl içinde
konuşan ve yazanlarımıza dikkat ediniz.
Sağcılığı, solculuğu
fark etmez.
Günlük esen rüzgarlarda
nefes alırken sağcıyla solcunun nefes seçme durumu olmadığı gibi sosyal
olaylarda da gündemi oluşturan, küflü beyinlerde üretilen kötü kokulu havayı
estiren insanların etkisi altında kalarak her iki taraf da aynı kötü konuyu
tartışmaya devam ediyorlar.
Ruslar Afganistanı
işgal ettiğinde dünyanın her tarafından Müslümanlar, yardıma gitmişler, yazar
ve çizerler de desteklemişlerdi.
Para kazanmayı
bilenlerimiz de camilerde, sinema salonlarında toplanan yardımlara katılmışlar,
banka hesaplarıyla destek vermişlerdi.
Hocalarımız, Mihrab,
Minber ve Kürsilerden Afganlı Mücahitlerin kahramanlıklarını anlatırlardı.
Doğan çocukların adı
Üsame olurdu.
Gülbeddin Hikmetyar,
Burhaneddin Rabbani, Üsame bin Laden, Ahmet Şah Mesut, Seyyaf gibi önderlerin
kahramanlıkları anlatılırdı.
Konuşma ve yazılarda
yiğitlikleri, vatanperverlikleri, İslam Mücahidi oldukları anlatılırdı.
Devir değişti. Rusyanın
terk ettiği yerlere Amerika yerleşince, yiğitler it ilan edildi. Mücahitlerin
adına terörist denildi.
Dokuz tane terörist el-
Kaide örgütü üyesi Amerikan askerlerinin karargâhına saldırdı....ölü var
denilmeye başlandı.
Amerikan askerleri
Afganistanda ne arar sorusu sorulmadan yazar ve konuşmatörlerimiz eski Mücahit yeni Teröristlere saldırıya
geçti. Ve hala ara ara saldırılarını tekrarlarlar.
Derken Genel Kurmay
Başkanının terör örgütünün Başkanı olduğu iddiasıyla hapse konulunca ekip
demeyeceğim. Çünkü varlığını hep askeri darbelere borçlu olan solcularımız,
ihtiyatlı davrandılar.
Sağcılarımız ise dil ve
kalemiyle Amerikan düşmanlığını yaparken davranış halinde ise Amerikaya dost
olanı dost, Amerikaya düşman olanı düşman kabul ettiğinden Darbeci Askerler
diyerek saldırmaya başladılar.
Televizyon ekranlarının
tamamı onları sevenler ve savunanlarla
doluydu.
Derken devran yine
değişti. Yerenler sevme konuşmaları yapmaya başladılar.
Yeni bir düşman
gösterildi oraya saldırmaya başladılar.
Mehmet Akif merhum, İki
yüzlü münafıkları sevmeye başladım. Çünkü bin yüzlü insanlar çoğaldı dermiş.
Atalarımız onlara da
Yüzsüz dermiş.
Akif merhum o tür
yüzsüzler için:
Ey, hayâ nâmında bir hissin vücûdundan
bile,
Pek haberdâr olmayan, yüzsüz, hayâsız! Bak
hele!
Arkasından taklak attın en denî bir
şöhretin;
Düştü takken, çıktı cascavlak o kel
mâhiyyetin!
Bir külâh kapmaksa şâyet bunca hırsın
gâyesi;
Kendi nâmûsun olur ergeç onun
sermâyesi. Demiş.
Yüzsüzler in sevdiği
olmazmış.
Sevdiği şöhret, şehvet,
servet, makam ve rütbelerden birini kim verirse onunla olur ve daha önce
yükselttiğini yüzüstü bırakıp gitmez, ekran veya köşesinde yüzüstü düşenin
üstünde tepinirmiş.
Ne yapalım, ne yazalım
ve konuşalım? Denirse yine Akife kulak verelim:
Eğer çiğnenmemek isterseler seylâb-ı
eyyâma;
Rücû etsinler artık müslümanlar Sadr-ı
İslâma.
O devrin yâd-ı nûrânûru bî-pâyan şehâmettir;
Mefâhir onların târîhidir; ümmet o
ümmettir.
Hani,
Mecnuna neyi sorarlarsa Leyla diye cevap verirmiş ya.
Ağacın
dallarını göstermişler, Leylamın kolları demiş.
Ağacın
yapraklarını göstermişler Leylamın saçları dermiş ya işte öyle.
Bırakalım
günlük kavgaları.
Günlük
kavgaları başlatanların kalbini evirip çevirenin kitabıyla, onların katran
karası gönüllerini nasıl aydınlatırız çalışmalarını başlatalım.
Ziraatla
uğraşanımız, bunlar haram yiyorlar, midelerine bir de helal yollardan
kazanılmış ekmek girsin niyetiyle toprağın bağrını besmeleyle eşsinler.
Sanatçımız,
Şairimiz, bunların insanlık düşmanlığını nasıl yok edecek eserler veririz
diyerek kafa yorsunlar.
Generallerimiz
ve eli silah tutanlarımız dünyayı kana bulayan bu adamları Mehmetçiğe ad veren
Muhammed aleyhisselamın rahmet damlalarıyla nasıl yumuşatırız ve ellerinden
insanları yakıp kül eden silahı alıp gülü nasıl sunarız diye kafa yorsunlar.