YURDUMUZ YUVAMIZDIR
Devletlerin meskeni vatanlarıdır. Kuşların
meskeni yuvalarıdır. Çocukların meskeni ana kucağı baba ocağıdır. Ceninin
meskeni ana rahmidir.
Ana rahmi bir çocuk için ne kadar önemli ve
değerli ise, evde insanlar için öylesine önemli ve değerlidir.
Ana rahmi çocuğu soğuktan ve sıcaktan nasıl
korursa, zararlı ışıkları ve sesi geçirmezse, için mahremiyetini dışardan
saklarsa evlerde öyledir.
Evler bir aileyi nasıl korur ve mutluluk
sağlarsa ülkelerde evler gibidir.
Onların bir sınırı vardır ve dışarıdan gelecek
topa, tüfeğe, atom, nötron vs.
bombalarına, kara düşünceli insanlara karşı korunma duvarları vardır.
“Dünyada vatan, ahirette iman” sözü ne kadar
güzeldir. Dünyada iman edenler hür bir vatana sahip olurlar, o vatanda
imanlarının gereğini yaparlar.
Vatan olmayınca Allah’ın ahkâmını yürürlüğe
koymak mümkün değildir. Rabbimiz buyurur:
الَّذِينَ إِنْ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ
أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآَتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا
عَنِ الْمُنْكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ
“Onlara (Müslümanlara)
eğer yeryüzünde (iktidar için) bir mekan verirsek namazı kılarlar,
Zekâtı verirler, iyiliği emrederler, kötülüğü yasaklarlar. İşlerin sonu Allah'a
aittir.” (Hac süresi ayet 41)
İyi olmanın, iyiliği emretmenin, kötülükten
alıkoymanın yolu önce imana, sonra imanın gereğini yerine getirebileceği vatana
sahip olmaktır.
Üzerinde iyiliğin emredilip kötülüğün
yasaklandığı vatan, içinde ailenin mutlu bir şekilde yaşandığı mesken
korunmalıdır. Oraya izinsiz girilmemelidir.
Rabbimiz buyurur:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لَا تَدْخُلُوا
بُيُوتًا غَيْرَ بُيُوتِكُمْ حَتَّى تَسْتَأْنِسُوا وَتُسَلِّمُوا عَلَى أَهْلِهَا
ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
“Ey iman
edenler, kendi evinizden başka evlere izin almadan ve ev halkına selam
vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır. Umulur ki öğüt alırsınız.” (Nur
süresi ayet 27)
Demek ki, evlere girmek için savcılıktan değil
sahibinden izin almak gerekirmiş.
Bütün insanlığın birinci derecede en öncelikli
görevi yaratıcısını tanımak ve yalnız ona itaat ve ibadet etmektir.
وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ
إِلَّا نُوحِي إِلَيْهِ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدُونِ (25)
25- Senden
önce gönderdiğimiz her Peygambere: "Benden başka ilah yoktur, bana ibadet
edin" diye vahy ettik. (Enbiya süresi ayet 25)
İkinci derecede topyekün Allah’ın emirlerine
uyup yasaklarından kaçınmak, birbirlerine kenetlenip parçalanmadan bir millet
meydana getirmek. (Ali İmran 103-105)
Üçüncü derecede milleti meydana getiren
fertlerin bir vücudun azaları gibi hareket edip üzüntü ve sevinci paylaşmak,
iyilikte ve kötülükten sakınmakta yardımlaşıp, kötülükte ve düşmanlıkla
yardımlaşmamak.
وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَى وَلَا
تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ
شَدِيدُ الْعِقَابِ (2)
“….iyilik ve takvada yardımlaşınız, günah ve
düşmanlıkta yardımlaşmayınız. Allah’tan sakının, Allah'ın cezası şiddetlidir” (Maide süresi ayet 2)
Dördüncü derecede ferdi ve toplumu sıkmadan
adaletle ihsan arasında yaşatmak. “Bir iş daralınca genişler” hukuk kaidesine
göre toplumda ve fertte patlamalar ve zihinsel çatlamalar meydana gelmemesi
için süngüyle hapishane arasında değil adaletle ihsan arasında hareket etmemizi
emreder Allah (c.c.)
إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ
وَالْإِحْسَانِ وَإِيتَاءِ ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءِ
وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
“Şüphesiz
Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya vermeyi emreder, fuhşiyatı, kötülüğü ve
zorbalığı yasaklar. Öğüt alasınız diye size öğüt verir.” (Nahl süresi ayet 90)
Beşinci derecede toplumu adaletle ihsan
arasında yönetecek olanı seçmesi ve bu seçim esnasında seçilecek kişinin buna
ehil olup olmadığını araştırmasıdır. Çünkü Allah (c.c.) emaneti ehline
vermemizi emreder.
إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تُؤَدُّوا
الْأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا وَإِذَا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ أَنْ
تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِ إِنَّ اللَّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُمْ بِهِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ
سَمِيعًا بَصِيرًا
“Muhakkak
Allah size emanetleri ehline vermenizi, hükmettiğiniz zaman adaletle
hükmetmenizi emreder. Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor. Muhakkak Allah
işitici ve görücüdür.” (Nisa süresi ayet 58)
Adaletle ihsan arasında yaşayan bu toplumun
gönüllerindeki sevgi ve barışın karşıdaki insana da taşınması ve onun yüreğine
sirayet etmesi ve daima karşılıklı alış veriş yapılması için, küçüğün büyüğe,
yürüyenin oturana, bineklinin yaya yürüyene, selam vermesini temin etmektir.
وَإِذَا حُيِّيتُمْ بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّوا
بِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ رُدُّوهَا إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ
حَسِيبًا