ZALİMİN YAKTIĞI
ATEŞ KENDİ EVİNİ DE YAKAR
İslam
aleminde yangınlar çıkaranlar, gözyaşı dökenler, kan akıtanlar, ocaklar
söndürenler, çocukları analarının bağrında süt emerken boğazını sıkanlar iyi
bilsinler ki bu yaptıkları kendi başlarına geri döner.
Atalarımız, Eden
kendine der
Halka gadr
eyleyenin âkıbeti hayr olmaz demişler.
Yani bu halka
ihanet edenler, geçici bir zaman içinde kazandıklarını zannetseler de eninde
sonunda ihanetin cezasını çekerler.
Rabbimiz,
İsrail oğullarına şöyle demiş:
إِنْ أَحْسَنْتُمْ
أَحْسَنْتُمْ لِأَنْفُسِكُمْ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ
الْآَخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ
أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْبِيرًا
Eğer
iyilik yaparsanız, kendinize iyilik yapmış olursunuz. Eğer kötülük yaparsanız,
kendinize (kötülük yapmış olursunuz).
(O iki bozgunculuktan) sonuncusunun
zamanı geldiğinde (öyle kullarımızı
göndeririz ki) yüzlerinizi kara etsinler, ilk kez girdikleri gibi yine
mescide (Kudüs'e) girsinler ve
yendiklerini mahvetsinler. (İsra süresi ayet 7)
Halkının
dili olan adı sanı bilinmeyen bir şair
de, bu Atalar sözünü:
Sanma kim gaddar berhurdar olur
Ya kesilir
başı ya berdar olur. Şeklinde şiirin kalıbına döküvermiş.
Yani, Gaddar adamın
mutlu olacağını sanma, onun ya başı kesilir veya asılır deyivermiş.
Başkalarına
tuzak kuranlar, fırıldak çevirenler, dalavereciler, üç kağıtçılardan bu güne
kadar onan olmamış.
Gaddar
hilekarlar on tane ocak yıkmadan kendi ocaklarını yakamazlarmış, ama sonunda
kendi ocakları da bir yangında yanar gidermiş.
Hile ile
onsaydı, fare onardı. Demişler.
Seyyid Mehmet
Emiri de:
Bir kişi tâ
yıkınca bin haneyi
Şehr edemez
olduğu viraneyi diyor.
Yani, bin
haneyi yıkarak kendine bir hane yapmak isteyenler, kendi viranelerini tamir
edip şehirleştiremezler.
Zalim bulur
elbette bu dünyada belasın
Ettikleri
kalmaz biliriz ruz-i cezaya Sümbül zade Vehbi
Gün batmayan
imparatorluğa sahip olanlar, dünyanın her tarafından milyonlarca haneyi yıkarak
Londrayı ayakta tutmaya çalışırken, yıkıldı gitti. Küçücük bir adanın içine
tıkıldı. Amerikan başkanları Gel deyince geliyor, Git deyince gidiyor.
Başkalarının
anasını ağlatarak insanlar, gülemezler. Gülerlerse önce kendi akıllarını
kaçırmışlar ve kendilerine zarar vermişler demektir.
Sevgili
peygamberimiz buyurmuş:
عن أنس رضي الله عنه قال : قال رسول الله صلى الله عليه
وسلم : « ثلاثٌ هنّ رواجع على أهلها : المكر ، والنكث ، والبغي » ثم تلا : {
بَغْيُكُمْ على أَنفُسِكُمْ } . { وَلاَ يَحِيقُ المكر السيىء إِلاَّ بِأَهْلِهِ }
[ فاطر : 43 ] { فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ على نَفْسِهِ } [ الفتح : 11 ]
.
Üç şey var ki
sahibine döner:
Mekr (Hile,
tuzak, dalavere, komplo) yapanlar kendileri de zarar görürler dedi ve şu ayeti
okudu: Yeryüzünde büyüklük taslamaları ve kötü tuzak kurmaları sebebiyle (nefretleri arttı). Halbuki kötü
tuzak sahibini yakalar. (Fatır süresi ayet 43)
Bağy
(Gaddarlık, ısyan, taşkınlık, bağilik) yapanlar kendilerine zarar verirler
dedi ve şu ayeti okudu:
.Ey insanlar, taşkınlığınız kendi aleyhinizedir.
(Yunus süresi ayet 23)
Neks
(Allaha verilen sözden dönmek veya insanlara verilen sözden dönmek) yapanlar
kendilerine zarar verirler dedi ve şu ayeti okudu: Kim sözünden dönerse kendi
aleyhine dönmüş olur. (Fetih süresi ayet 10)
(Ebu Nuaym,
Hatıb, ve Deylemiden naklen Âlusi, Ruh-üMeani, 11/100, Yunus süresi 23 ncü
ayetin tefsiri)
Gaddarlığı,
komployu, dalavereyi, ihaneti, dönekliği kendinde toplayan Firavun ve onun
güçlü devletinin yerle bir olduğunu Rabbimiz şöyle haber verir:
وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ
الرِّجْزُ قَالُوا يَا مُوسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ لَئِنْ
كَشَفْتَ عَنَّا الرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَنِي
إِسْرَائِيلَ
Azap
üzerlerine çökünce "Ey Musa, sana verdiği söz üzerine, Rabbine bizim
için dua et. Eğer sen, bu azabı bizden giderirsen, sana iman edeceğiz ve
İsrail oğullarını seninle beraber göndereceğiz" dediler.
فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ
الرِّجْزَ إِلَى أَجَلٍ هُمْ بَالِغُوهُ إِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ
Onlara gelecek olan azabı bir müddet kaldırınca,
hemen sözlerinden cayarlar.
فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ
فَأَغْرَقْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ بِأَنَّهُمْ كَذَّبُوا بِآَيَاتِنَا وَكَانُوا
عَنْهَا غَافِلِينَ
Ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil
olmaları sebebiyle, bizde onlardan intikam aldık ve denizde boğduk.
وَأَوْرَثْنَا الْقَوْمَ
الَّذِينَ كَانُوا يُسْتَضْعَفُونَ مَشَارِقَ الْأَرْضِ وَمَغَارِبَهَا الَّتِي
بَارَكْنَا فِيهَا وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ الْحُسْنَى عَلَى بَنِي
إِسْرَائِيلَ بِمَا صَبَرُوا وَدَمَّرْنَا مَا كَانَ يَصْنَعُ فِرْعَوْنُ
وَقَوْمُهُ وَمَا كَانُوا يَعْرِشُونَ
O
daha önceleri Müstez'af haline getirilen kavmi, mübarek kıldığımız yerin
doğusuna ve batısına varis kıldık. Sabretmeleri sebebiyle Rabbinin güzel sözü
İsrail oğullarına tamamlandı. Firavun ve kavminin yaptığı ve yükselttiğini
yerle bir ettik. (Araf süresi ayet 134-36)
Harpte dahi
haddi aşmayan, düşmana verdiği sözden bile dönmeyen, haddini bilen, haklının
hakkını veren, hakkını yedirmeyen ecdadımızın yürüdüğü İslâm yolunda yürümeye
devam.
Sonuç,
Müttakilerin lehine olacaktır.