Kitap: TEFSİR Bölüm: Tefsir 0001 Kitap Sayfa: FATİHA SÜRESİ TEFSİRİ
FATİHA SÜRESİ TEFSİRİ
Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla;
Okuduğumuz mushafı açtığımızda bu sûre ile karşılaştığımızdan "Kur'ân'ın açış sûresi, anahtarı" anlamına gelen "Fatiha sûresi" diye isimlendirilmiştir.
Namaz için tekbir alıp ellerimizi bağladığımızda namaza Kur'ân'dan bu sûreyle başladığımızdan "Fatiha Sûresi" denmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'in kısa bir özeti durumunda olduğundan bazı âlimler tarafından "Kur'ân'ın aslı, esası" mânâsına gelen "Ümmü'l-Kur'ân" diye isimlendirilmiştir.
Fertlerin ve toplumların maddî ve manevi sorunlarını çözmeye yeterli olduğundan, diğer sûrelerin yerini tuttuğundan "el-Kafi" diye de isimlendirilmiştir.
"Şükür, Şafi, Salat, Sûal, Dûa, Esas, Vafi, Seb'ul Mesani" şeklinde adları da vardır. Sevilenlerin özellik ve güzellikleri çok olduğundan sevenleri onlara kendince bir çok güzel isim verir. Fatiha Sûresi'nin isimlerinin çok olması da bundan olsa gerektir.(Bak Tefsir-i Kebir, Fahreddinî, Razi, Fatiha Sûresi tefsiri)
(1) Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'adır.
Hazreti Adem'in yaratıldıktan sonra söylediği ilk cümle de yine "el-hamdü lillah" cümlesidir. (İbn-ül-Esir, el-Kamil Fi-t-tarih 1/629)
Müminlerin Cennette söyleyecekleri cümle de yine "el-hamdü lillahi Rabbil âlemîn" olacaktır (Kur'ân-ı Kerîm, Yunus 10/10)
Yine "Müminler iki hamdin arasında yalnız Allah'a hamd ederek yaşamalıdırlar. Dünya ve ahirette hamd Onundur". (Kasas 70)
Dünyada en çok tekrarlanan söz bu Fatiha sûresi'dir. Hiç bir atasözü,şiir, şarkı, türkü veya ilahi, Fatiha Sûresi kadar tekrarlanmamaktadır.
"Haftanın şarkıları", "Ayın şarkılan" diye anılan şarkılar zamanla unutulur veya klasikler arasına girerler. Fatiha Sûresi ise milyarlarca Müslüman tarafından, bir günün beş vakit namazında kırk defa tekrarlanmaktadır.
Altmış yaşındaki bir Müslüman, ömür boyunca Fatiha Sûresi'ni bir milyondan fazla okur da yine ona doyamaz ve ölürken yavrularına Fatiha göndermeleri için vasiyet eder. Varisleri de mezar taşına "Ruhuna Fatiha" yazdırarak gelip geçenden Fatiha isterler.
Biz mezar taşıyla Fatiha istememeliyiz, Fatiha okutacak iş yapmalıyız.
Çünkü Nesâi'nin Süneninde rivayet ettiği bir hadis-i şerîfde Peygamber efendimiz ölüler üzerine türbeler yapılmasını, yazılar yazılmasını yasaklamıştır. (Nisai. Cenah, bab ez-Ziyadatü ale- Kabr 4/86/
Osman b. Ma'zun (R.A) vefat edince, Efendimiz Osman'ın baş tarafına sadece bir taş dikmekle yetinmiştir.
Bugün sünnete uymamamız nedeniyle mezarlıklara trilyonlar gömülmüştür. Kabir taşlarıyla Fatiha beklemeyelim. Sadaka-i cariye dediğimiz topluma fayda veren işler yaparak Fatiha okutalım.
Efendimiz: "İnsanların hepsi Allah'ın ailesindendir. Onların en hayırlısı insanlara en hayırlı olanıdır" buyurur. (Tefsir-ül Kayyım li-bni-l-Kayyun S: 77 Ravahü Ebu Ya'la) En fazla hizmet edenin en hayırlı olması için ise ilâhi vahy ölçülerine göre iman etmesi şarttır. Günümüzde iman etmediği halde milyarlarını fakirlere, ilmî müesseselere vakfedenler var ama iyi bilinmelidir ki, yaratıcıyı tanımayan ve O'na gerçekten kul olmayan ve O'nu sevmeyenin O'ndan hayrı ve Cenneti beklemesi doğru olmaz.
İnsanlar için şan ve şöhret için sosyal tesisler kuranlar, yaptıklarının karşılığını bu dünyada "Aferin!" le şan ve şöhrete kavuşmakla alırlar. Yarata'nın rızası için yaratıklara hizmet edenler ise iki dünyada da mutlu olurlar.
Biz Allah"tan başkasına hamd etmeyiz. Peygamber efendimiz'e salatü selam getiririz fakat hamd etmeyiz. Çünkü Peygamber Efendimiz de bu âlemdendir. Yaratılmış, yaşatılmış ve Rabbine döndürülmüştür.
Âlem: Allah'ın dışındaki her şeye denir.
Âlem: Bir şeyin varlığına işaret edene denir.
Yaratılmışların tamamı Allah'ın varlığına ve birliğine işaret ettiği için "Âlem" adı verilmiştir. (Müfredat, li-r-Rağıb)
Her yaratık kendi başına bir âlem olduğu gibi, her gurup da bir âlemdir.
Türkçe'de bir kelimeyi çoğul yapmak için kelimenin sonuna "ler, lar" eki getirilir: Çiçek-çiçekler, çocuk-çocuklar gibi.
Arapça'da ise bu olay kelimenin durumuna göre değişir. Akıl sahibi olan, yani düşünen varlıkları ifade eden kelimeler çoğul yapılırken sonuna "uun veya iyn" getirilir. Burada "Âlemin" denmiş bundan âlimlerimiz yaratılan her şeyin kendine özel anlayışı olduğu hükmünü çıkarmışlardır.
"Yedi gök ve yeryüzü ve bunlarda bulunanlar O'nu tesbih eder. O'nu hamd ile tespih etmeyen hiç bir şey yoktur. Fakat siz onların tespihlerini anlamazsınız. O halim olandır. Bağışlayandır." (Kur'ân-ı Kerîm, İsra 17/44)
"Yerde debelenen hayvanlar ve kanatlarıyla uçan kuşlar da sizler gibi ümmetlerdir." (K.Kerim En'am 6/38)
Bu âyetler ışığında yedi kat göklerde ve yedi kat yerlerde olan her şey, havada uçanların, yerde hareket edenlerin hepsi Allah'ı tespih ettiğine göre hepsinin kendine göre bir canlılığı vardır.
Demek ki, bundan sonra taşı da kuşu da cansız ve ruhsuz kabul etmeyeceğiz.
"On sekiz bin âlem var" sözü Vehb İbni Münebbih'e aittir. (Tefsir'ul-Kur'an-il-Azim, İbni Kesir) Yani âyet veya hadis değildir. O zat da âlemlerin çokluğunu anlatmak için bu ifadeyi kullanmıştır.
RAB: Terbiye eden, besleyip büyüten, yaşatan ve yöneten mânâ-larına gelir.
Firavun da devlet başkanı olarak kendisini yöneten, terbiye eden, besleyip büyüten olarak görmüş ve "Sizin en yüce Rabbiniz benim" demiştir. (Kur'an-ı Kerim, Naziat 79/24)
Biz, günde kırk defa namazımızda Allah'ın, âlemlerin Rabbi olduğunu tekrarlayarak, Allah"tan başka yaratan, yaşatan ve yöneten olmadığını, önce kendimize sonra bütün insanlara ilan ediyoruz.
(2) "Hamd Rahman ve Rahim olan Allah'a aittir."
Dünyada mümin-kâfir ayrımı yapmadan nimet veren Rahman, ahirette müminle kâfir arasında ayırım yapan ise Rahimdir.
Rahman olan Allah (c.c.), mümine iki göz verip de kâfire tek göz vermemiştir. Ellerimiz, dillerimiz, ayaklarımız mümin kâfir ayrımı olmaksızın aynıdır. Rahman olan Allah havayı kimsenin tekeline bırakmamıştır. Müminle kâfir bunlardan her hangi bir ayrıma tabi olmadan yararlanıyor.
Bazı insanların kör, topal, sağır olarak yaratılmaları da hem kendilerine hem başkalarına rahmet olabili
|
|
|